“KÜRESEL VERİ DÜNYASI” GİDEREK BÜYÜYOR. ULUSLARARASI VERİ ŞİRKETİ (INTERNATIONAL DATA CORPORATION- IDC), 2026 YILINA KADAR DÜNYADAKİ VERİ HACMİNİN YİNE İKİ KATINA ÇIKACAĞINI ÖNGÖRÜYOR. ÇOĞU İŞLETME OPERASYONLARINI DİJİTALLEŞTİRİRKEN, DAHA STRATEJİK İŞ YÜKLERİ OLUŞTURMAYA VE GİDEREK DAHA FAZLA VERİ YARATMAYA DEVAM EDİYORLAR. DOLAYISIYLA İŞLETMELERİN BAŞA ÇIKMASI GEREKEN VERİ MİKTARI DA KATLANARAK ARTIYOR. BU NEDENLE ÖLÇEKLENEBİLİRLİK, ESNEKLİK VE UYGUN MALİYETLİ DEPOLAMA GİBİ ÖNEMLİ AVANTAJLAR SUNACAĞINDAN, AYRINTILI BİR STRATEJİ TEMELİNDE BULUTA GEÇMEK OLDUKÇA ÖNEMLİ.
Günümüzde o kadar hızlı ve artan hacimde veri üretiyoruz ki bu sürecin sürdürülebilir olması veri güvenliğinin de hızlı gelişim göstermesini gerektiriyor. Kuruluşlara hibrit bulutları için veri güvenliği, veri kurtarma ve veri özgürlüğü yoluyla esneklik sağlayan Veeam® Veri Platformu; bulut, sanal, fiziksel, SaaS ve Kubernetes ortamları için tek bir çözüm sunarak işletmelerin uygulamalarının ve verilerinin korunduğundan ve işlerini devam ettirebilmeleri için her zaman kullanılabilir olduğundan emin olmalarını sağlıyor. Artan veri hacmi ve bu verilerin depolanması için geliştirilen teknolojiler hakkında bir değerlendirmede bulunan Veeam Ürün Stratejilerinden Sorumlu Kıdemli Direktörü Rick Vanover, üç adımda bulutta veri güvenliğini anlatıyor.
VERİNİZİ TANIYIN
Rick Vanover, buluttaki verilerini korumak isteyen işletmeler için öneriler sıralarken, ilk sırayı, hangi veriyi nasıl depoladığınızın bilinmesi gerekliliğine ayırıyor. Bir sorunu çözmek için ilk adım neyle karşı karşıya olduğunuzu bilmektir. Herhangi bir şeyi korumadan önce kimin, neyi, nerede depoladığını bilmeniz gerekir. İşletmedeki herkes aynı hesapları mı kullanıyor? Öyleyse, bu noktada bir hata olmadığından emin olmak için bilişim teknolojileri ekiplerinin genellikle dedektif gibi davranması ya da işletme genelinde bir inceleme yapması yerinde olacaktır. Tehditleri tespit etmek için mali tabloların ve kuruluş genelinde bulut maliyetlerini içeren faturaların incelenmesi de gerekebilir. Çoğu kuruluşun sakladığı veri miktarı ister şirket içinden taşınmış ister başlangıçta bulutta depolanmış olsun, bir araya getirildiğinde çok büyüktür. Doğası gereği istifçi olan insanlar, dijital dünyada da bu özelliklerini yansıtırlar. Buluttaki “sanal depo” sonsuz veri depolama kapasitesine sahip olsa da tüm verilerin yerini tespit etmek yalnızca işin yarısı olduğundan, hangi verilerin görev açısından kritik ve hassas olduğunu bilmek için bu verileri sınıflandırmak gerekir. Otomatik veri sınıflandırma motorları sıralama ve düzenleme yapmanıza yardımcı olabilir. Bu sayede her şeyi en üst düzeyde korumaya çalışmazsınız. Bulutta tam olarak neyi depoladığınızı (ve nerede depoladığınızı) bildikten sonra, verilerin nasıl güvende olduğunu değerlendirmeye başlayabilirsiniz.
SORUMLULUKLARINIZI BİLİN
Veri korumada en önemli sorunlardan biri, işletmelerin bulutta güvenlik ve veri koruma konusunda tam olarak nelerden sorumlu olduklarının farkında olmamasıdır. Özellikle bulut güvenliğinin üzerine inşa edildiği paylaşılan sorumluluk modeline ilişkin farkındalık oldukça düşüktür. Bu durum, kurumların kendi sorumlulukları olmasına rağmen belirli güvenlik önlemlerinden sağlayıcının sorumlu olduğunu düşündüklerini gösteriyor. Gerçekten de bu güvenlik önlemleri aslen bulut sağlayıcısına bağlı olmakla birlikte, genellikle sağlayıcı, altyapının ve onu barındıran fiziksel tesislerin güvenliğinden sorumludur. Ancak uygulamaların, verilerin ve ortama erişimin güvenliğini sağlamak kullanıcının sorumluluğundadır. Pratikte bu, işletmelerin ihlal veya kesinti durumunda bulutta depolanan tüm kritik ve hassas verilerin yedeklerine sahip olduklarından emin olmaları gerektiği anlamına gelir. En iyi uygulama, farklı ortamlarda olmak üzere birden fazla yedeğe sahip olmak (örneğin bir şirket içi ve bir bulut yedeği) ve enaz bir kopya şirket dışında, çevrimdışı ve değişmez olmak üzere veri kopyalarının farklı ortamlarda bulundurulmasıdır. Ayrıca kullanıcı düzeyinde, herkesin yalnızca ihtiyaç duyduğu kaynaklara ve ortamlara erişebilmesi için bulut ortamında “asgari ayrıcalık” ilkesine uyulduğundan emin olun.
MALİYET-ETKİN OLDUĞUNUZDANEMİN OLUN
Büyük olasılıkla, ilk ikiilkenin hayata geçirilmesi çoğu işletme için önemli bir çalışma olacaktır. Ancak bunu yapmak için gerekli olan başlangıçtaki zorlu süreç, bir sonraki aşamada aynı ölçekte tekrarlanmayabilir. Bulut ortamını uzun vadede sağlıklı ve uygun maliyetli tutabilmek için bulut veri hijyeni süreçlerine sahip olmanız da çok önemlidir. Veri yaşam döngünüzün sağlıklı bir şekilde işlediğinden emin olmalısınız. Bu olmadan, başlangıçta atılan doğru adımlar zaman içinde etkisiz ve pahalı hale gelecek, işletme yanlış verileri yanlış şekillerde depolamak ve korumak için para harcayacaktır. Verinin bulutta doğru depolama platformunda olması gerekir ve yaşam döngüsü süresince bu platform mutlaka değişecektir. Örneğin, veri blok kaynaktan nesne depolamaya, oradan da arşiv depolamaya geçebilir. Bunlarla ilişkili maliyetler değişkendir, bu nedenle verileri verimsiz yollarla depolamadığınızdan veya yedeklemediğinizden emin olun. Bunlar, bulut bilişim ve depolama maliyetleri için nihai “fatura şokundan” kaçınmaya yönelik küçük adımlardır. Bu maliyetler basit verilerin ötesinde API maliyetleri, veri çıkışı (aktarımı) ve daha fazlasını içerir. İşletmelerin her zaman, maliyetlerin birikmesini önlemek ve harcamaların beklentilerle eşleşmesini sağlamak için takip ettikleri yerleşik bir “bulut ekonomik modeline” sahip olmaları önemlidir. Buna gerçek hayattan şu örnek verilebilir; bir ışığı açık bırakırsanız ya da artık kullanmadığınızbir aboneliği iptal etmeyi unutursanız, aylık faturalarınız beklenenden daha yüksek gelecektir. Bu durum kurumsal bir bulut ortamında gerçekleşirse, toplam fatura dudak uçuklatabilir. İşletmelerin (ve dünyanın) depolanan veri miktarı önümüzdeki beş yıl içinde artmaya devam ettikçe, bulut bu verilerin yönetilmesinde yapbozun hayati bir parçası olacak. İşletmelerin, verilerini depolama ve korumanın ötesine geçerek; bunları kullanmanın ve böylece kendi kurumları ve müşterileri için değer yaratmanın yollarını aramaları gerekiyor. Bunun için daha fazla çeviklik sağlayacak şekilde yeniden düzenleme yapılması gereklidir. Ancak bu aynı zamanda işletmenin “her duruma” hazırlıklı olması anlamına da geliyor. En iyi uygulamaların değişmesi kaçınılmaz olduğundan, dinamik bir yapıya sahip olan bulut bilişim de gelişmeye devam edecektir. İşletmeler hem bulutta hem de şirket içinde veri odaklı hale gelirlerse, gelecekte karşılarına çıkacak her şeye hazır olacaklardır.