TÜRKİYE’NİN MAKİNECİLERİ “PANDEMİNİN MAKİNE SEKTÖRÜNE ETKİLERİ” BAŞLIKLI RAPORUNDA, MAKİNE SEKTÖRÜNÜN PANDEMİ DÖNEMİ VE SONRASINI ANALİZ EDERKEN, “PANDEMİ OLMASAYDI BUGÜN HANGİ NOKTAYA ULAŞMIŞ OLURDUK?” SORUSUNUN YANITINA DA ODAKLANIYOR.
Türkiye’nin Makinecileri, makine sektörünün güncel görünümüne yönelik önemli bir çalışmaya daha imza attı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Politika ve Ekonomi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Türkmen Göksel’in hazırladığı ve Ağustos ayında kamuoyu ile paylaşılan “Pandeminin Makine Sektörüne Etkileri” başlıklı çalışma, Türk makine sektörünün pandemi dönemi ve sonrasını analiz edip ve bir anlamda sektörün pandemi karnesini oluştururken, diğer yandan da “Pandemi olmasaydı bugün hangi noktaya ulaşmış olurduk” simülasyonunu gerçekleştiriyor.
“PANDEMİ OLMASAYDI, NEREDE OLURDUK?”
Raporun önsözüne, “Pandeminin iktisadi hayata etkilerini sorgulama, değerlendirme sürecinde ne tür bir bakış açısı ve hangi parametreler bize doğru yolu gösterir?” sorusuyla başlayan Makine İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu, “Pandeminin henüz sonlanmadığı bu günlerde, bir soluklanıp ana parametreler üzerinden pandemi öncesi dönem ile geldiğimiz noktayı kıyaslayalım… Bazen büyük hasarlara sebep olsalar da esnek ve doğru tavır ve stratejiler geliştirildiğinde, kayıpların sınırlanabildiğini hatta büyüme adımlarının dahi atılabildiğini söylemek mümkün. Diğer taraftan, gelinen noktayı pandemi baz etkilerinden arındırarak, yani ‘Pandemik etkiler olmasa idi bugün hangi noktaya ulaşmış olurduk’ simülasyonu ile değerlendirmek önemlidir. Çünkü verileri, beklenti veya trend değerleri ile mukayese etmek bize daha gerçekçi bir tablo gösterebilir. Toplumsal ve iktisadi hayatın statik olmadığını bilerek, değişkenliğin ve dönüşümün yaşam iksiri olduğunu da dikkate alan bir mukayesenin gerekli olduğuna inanıyorum.” değerlendirmesinde bulunuyor.
KAPANMA DÖNEMİNİN MALİYETİ, İHMAL EDİLEBİLİR Mİ?
Pandeminin küresel bazda en fazla etki gösterdiği ve kapanmaların olduğu Mart, Nisan ve Mayıs 2020 döneminin maliyetine de odaklanan Karavelioğlu şöyle devam ediyor: “Bu maliyet, iki yılın sonunda elde edilmiş olacak yüzde 30 üretim, yüzde 18 ihracat artışı karşısında ihmal edilebilir bir düzeyde midir? Yayımladığımız ‘Pandeminin Makine Sektörüne Etkileri’ raporumuza göre, sektörümüz 2020 Nisan ve Mayıs aylarında ciro trendinin, yani beklenilen cironun yüzde 40 kadar gerisine düştü ve Haziran ayından itibaren derhal trend değerine ulaştı. Bu iki ayda meydana gelen ciro kaybı yüzde 26,1 ve yüzde 29,9 olarak gerçekleşti. 2020 yılının diğer hiçbir ayında, istatistiki açıdan anlamlı başka bir kayıp yaşamadık."
YATIRIM İHTİYACI İKİZ DÖNÜŞÜMDEN GELİYOR
Kutlu Karavelioğlu, makine imalat sektörünün yeni koşullara diğer sınai dallardan daha çabuk uyum sağladığını, krizi çok iyi yöneterek safralarından kurtulduğunu, sadeleştiğini, gerçek sorunlarına odaklandığını ve daha hızlı toparlandığını da ifade ederken, “Üstelik bunu koruma kalkanı altına girmeden başarmıştır. Bunda makine imalat sektörünün yabancı kaynak yerine öz kaynak tercihinin, çoğu TL bazındaki düşük borcunun etkisi olduğu gibi, karantina zamanında açık kalmasının da katkısı bulunduğunun altını çizmeliyiz. Bugüne kadar dünyanın hemen bütün krizlerinde meydana gelen bir gelişmenin, biraz Türkiye’nin başarısı, biraz tüketimdeki farklılaşma, biraz da ikiz dönüşüm gayretleri nedeniyle bu kez aynı netlikte algılanmayabileceği anlaşılıyor. Başka koşullar altında sanayi sıkıntıya girer, yatırımlarını askıya alır, makine imalatçıları da ellerinde mevcut siparişler ile 3-6 ay idare eder, sonra onlar da sıkıntıya girer, krizden çıkışta da bu faz farkını benzer biçimde yaşarlardı. Yatırım ihtiyacı olmadıkça, makine imalatının olmayacağı tabiidir fakat yatırım ihtiyacının bu kez alışa geldiğimiz patikada oluşmadığını, ana dürtüsünün kapasite artırımı değil, sınai dönüşüm olduğunu görmeliyiz. Tüketimde üst seviyeye çıkmış dijitalleşme, artık üretim gereçlerindeki dönüşümü mecbur kılan bir noktaya erişti. Sürdürülebilir ürün konsepti daha nitelikli üretim gereçlerini mecbur kılar bir ağırlıkla hayatımıza giriyor. Bazı mallar eskisi kadar tüketilmeyecek, yani yatırımları atıl hale gelecek; bazılarına yöneliş ise mevcut yatırımları yetersiz bırakacak. Bunların tamamı, zaten bir yeni dönem sanayi ve büyüme stratejisinin alt unsurları olarak ileri ülkelerin büyük desteğiyle hayata geçiyor. Yani, kriz nedeniyle ertelenmiş ama tahminlerden önce geriye dönmüş bir talepten bahsetmek pek mümkün değildir. Bu kez sanayi makine imalatını değil, makine imalatı sanayiyi sürüklüyor ve dünya tarihinde ilk kez faz farkı, belki de tersine oluşuyor. Teknolojiyi kendi topraklarında geliştirmenin önemi inkâr edilemez hale geliyor.” değerlendirmesinde bulunuyor.
PANDEMİ MAKİNE SEKTÖRÜNÜ NASIL ETKİLEDİ?
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Politika ve Ekonomi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Türkmen Göksel tarafından hazırlan “Pandeminin Makine Sektörüne Etkileri” başlıklı rapor, temel olarak, adından da anlaşılacağı gibi, içinde bulunduğumuz pandemi sürecinin Türk makine sektörü üzerindeki iktisadi etkilerini inceliyor. Bir başka deyişle, Türk makine sektöründe pandemi kaynaklı meydana gelen olumsuz etkilerin şiddeti ve süresini niceliksel analizlerle ortaya koymayı hedefliyor. Bu analizleri yaparken de etkinin göreli büyüklüğünün daha iyi ortaya konabilmesi için diğer sektörlerle karşılaştırmalar yapıyor ve büyük resim içinde makine sektörünün durumunu ortaya çıkarıyor. Ayrıca yapılan analizlerde makine sektörünü alt segmentler bazında da irdeliyor ve hangi niteliklere sahip makine imalatçılarının bu süreçten daha az/çok etkilendiği sorusuna yanıt arıyor. Üç bölümden oluşan raporun birinci bölümünde, pandemi sürecinin makine sektörü üzerinde meydana getirdiği ciro değişimleri incelenirken, makine sektöründe pandemi nedeniyle yaşanan ciro kayıplarının ne kadar süreyle devam ettiği ve şiddeti analiz ediliyor. Diğer yandan, makine sektöründe yaşanan ciro kayıplarının yanı sıra imalat sanayisi ve imalat sanayisinin diğer alt sektörlerinde yaşanan ciro kayıpları da hesaplanarak, makine sektöründe yaşanan değişimlerle istatistiksel olarak kıyaslanıyor. Bu bölümde ayrıca, imalat sanayisi bütününde ve makine sektöründe varsayımsal olarak “Pandemi süreci olmasa idi ciro değerleri nasıl olurdu?” sorusuna da yanıt aranıyor. Örneğin Grafik 1’de, makine sektöründe Ocak 2018-Kasım 2020 arasında gerçekleşen ciro endeks değerlerine (Grafikte mavi renk ile gösterilen) ve bu serinin uzun dönem eğilimine (Grafikte kırmızı renk ile gösterilen) yer verilirken, makine sektörü ciro endeksinin Ocak 2018-Kasım 2020 döneminde genel olarak kırmızı kesikli çizgi ile gösterilen trend değerine yakın değerler almış olsa da kırmızı halka ile gösterilmiş 2020 yılının Nisan ve Mayıs aylarında negatif yönde trend değerinden önemli ölçüde ayrıştığı görülüyor. Bir başka ifadeyle, bahsi geçen aylarda gerçekleşen ciro endeks değerlerinin, beklenen trend değerinin oldukça altında gerçekleştiği görülüyor. Bu sonuç, toplam imalat sanayisi ile de örtüşüyor. Özetle, pandemi nedeniyle alınan tedbirler sonrasında ilk güçlü etkinin makine sektöründe 2020 yılı Nisan ayında görüldüğü ve bu olumsuz etkinin 2020 yılı Mayıs ayında da devam ettiği ve ardından Haziran ayı ile toparlanma sürecinin başladığını ortaya koyuyor. Grafik 2’de ise makine sektörü ciro endeks değerlerinin ilgili aydaki trend değerinden yüzde olarak sapmaları görülebilir. Trend değerinden sapmalar kırmızı halka ile gösterilen 2020 yılı Nisan ve Mayıs aylarında en yüksek seviyeye ulaşırken, 2020’nin Nisan ve Mayıs aylarında makine sektörü ciro değerlerinin trend değerlerinden yüzde sapmaları sırasıyla yaklaşık yüzde 42,54 ve yüzde 38,12 olarak hesaplanıyor. Bir başka deyişle, 2020 yılı Nisan ve Mayıs aylarında pandemi sürecinde yaşanan olumsuzluklar nedeniyle makine sektörü ciro endeks değerlerinin, pandeminin olmadığı durum beklentisine göre yaklaşık yüzde 40 bandında düşüş yaşadığı anlaşılıyor. Grafik 3 de, Nisan ve Mayıs aylarında makine sektöründe yaşanan ciddi daralmayı açık bir şekilde gösteriyor. Bir önceki yılın aynı ayına göre hesaplanan yüzde değişimlerde sadece Nisan ve Mayıs aylarında negatif bir değişim görülürken (sırasıyla yüzde 15,37 ve yüzde 19,17), bu grafik, önceki iki grafikte ortaya konan 2020 yılının Nisan ve Mayıs aylarında yaşanan daralma ve sonrasında sektörde yaşanan toparlanma tespitini de destekliyor. Raporun ilk bölümünde ayrıca, makine sektörü ciro endeks değeri ile imalat sanayi ciro endeks değerleri 2018 yılı Ocak-Kasım dönemi için karşılaştırılmış ve bu iki zaman serisi arasında yüksek ve pozitif bir korelasyon bulunduğu görülmüş (+0,97)
Bu bulgunun anlamı, bu iki değişkenin zaman içerisinde hareketleri arasında yüksek bir ilişki olduğudur. Bu durum Grafik 5’te de görülüyor. Buna göre, 2018 yılı Ocak ayı değeri hem makine sanayisi hem de imalat sanayi için 100’e eşitlenmiş ve sonrasında bu iki değişkenin zaman içindeki seyri gösterilmiş. Korelasyon hesaplamasında ortaya konduğu gibi, bu iki değişkendeki çok yüksek ortak hareket Grafik 5’te açıkça gözüküyor. Fakat dikkat çeken önemli bir nokta, pandemi öncesi son ay olan Şubat ayında endeks değerleri birbirine oldukça yakınken (yaklaşık 150 ve 154), pandemi süresinin başlangıç ayları olan MartNisan-Mayıs aylarında toplam imalat sanayisindeki düşüşün görece daha yüksek olması! Ayrıca toparlanmanın makine sanayisine göre daha düşük seviyede seyrettiğini de görebiliyoruz. Benzer şekilde, Grafik 6’da da makine sanayisi ve imalat sanayisinin ciro endeks değerleri bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde değişim olarak kıyaslanıyor; diğer bulgulara paralel bir şekilde hem makine hem de imalat sanayisinde Nisan ve Mayıs aylarında bir daralma ve yılın geri kalanında bir toparlanma söz konusu olduğu izleniyor.
ÜRETİMDE NELER YAŞANDI?
Raporun ikinci bölümünde ise; ciro değişkeni yerine üretim değerleri inceleniyor. Bu kısımda yapılan analizlerde, ilk olarak imalat sanayisi ve makine sektörü inceleniyor ve kıyaslamalar yapılıyor. Ardından makine sektörünün üretim değerleri ile imalat sanayisinin diğer alt sektörleri; son olarak da makine sektörü üretim değerleri alt sektörler bazında birbirleriyle kıyaslanıyor. Bu bağlamda makine sektörünün hangi alt sektörlerinin daha çok/az etkilendiği tespit edilirken, istatistiksel olarak kıyaslamalar yapılıyor. Bu çerçevede öne çıkan önemli bir analiz, Grafik 7’de incelenen makine sektörünün üretim endeksi olarak karşımıza çıkıyor. Buna göre, makine sektöründe Ocak 2018-Kasım 2020 döneminde gerçekleşen üretim endeks değerleri (mavi ile gösterilen) ve bu serinin uzun dönem eğilimine (trend, kırmızı ile gösterilen) yer verilen Grafik 7’de, makine sektörü üretim endeks değerlerinin Ocak 2018-Kasım 2020 döneminde genel olarak uzun dönem ortalama değerine (kırmızı kesikli çizgi ile gösterilen trend değerine) yakın değerler aldığını görüyoruz. 2020 yılının Nisan ve Mayıs aylarında ise yaşanan pandemi nedeniyle trend değerinden önemli ölçüde uzaklaşılırken, bu olumsuz etkinin Haziran ve Temmuz aylarında yaşanan kısmi toparlanmanın ardından yılın geri kalanında trendin üzerinde bir seyir izlenmiş.
PANDEMİ KURUMSALLAŞMAYI DA GÜÇLENDİRDİ
Raporun üçüncü ve son bölümünde ise 2020 yılı süresince, pandeminin ilk etkilerinin görülmeye başlandığı Mart ayından başlayarak Ekim ayına kadar yapılan beş anket analiz ediliyor. Üretim, kapasite, istihdam, iç ve dış pazar siparişleri gibi farklı göstergeler üzerinden pandeminin makine sektörü üzerindeki etkileri tespit edilmeye çalışılarak, makine üreticilerinin bu etkilere karşı verdikleri reaksiyonlar inceleniyor. Üçüncü bölümün sonunda da 2020 yılında TİM tarafından gerçekleştirilen “Inosuit Covid-19 Sonrası Yaşam ve Çalışma Alanları” başlıklı çalışmada yer verilen tespitler ışığında, makine imalatçılarının pandemi ile mücadelede kurumsal kapasite anlamında karşılaştıkları riskler, iş planlarındaki öncelikleri ve kurumsal dayanaklılığa bakış açıları irdeleniyor.
Üçüncü bölümde öne çıkan analizden biri ise “Pandeminin, Makine Firmalarının Kurumsal Yapısına Etkisi” başlığında inceleniyor. Bu analizde, 2020 yılında Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından gerçekleştirilen “Inosuit Covid-19 Sonrası Yaşam ve Çalışma Alanları” başlıklı çalışmada yer verilen tespitler ışığında makine imalatçılarının pandemi ile mücadelede kurumsal kapasite anlamında karşılaştıkları riskler, iş planlarındaki öncelikleri ve kurumsal dayanaklılığa bakış açıları irdelenirken, pandemi süreciyle birlikte makine üreticilerinin “kurumsal dayanıklılık” konusuna ne derece duyarlı oldukları ölçülmüş. Bu kapsamda, Grafik 8’de görüleceği üzere, makine üreticilerinin yüzde 7 gibi kısıtlı bir kısmının gündeminde “Kurumsal dayanıklılık” olmamakla birlikte ancak yüzde 37’sinin rekabetçi gücün temelinde kurumsal dayanıklılık olduğunu ifade ettiği görülüyor. Grafik 9’da da “Üç yıl içinde kurumsal dayanıklılığın geliştirilmesini gerektirecek en önemli riskler” sorusuna, katılımcıların yüzde 19’unun virüsten kaynaklanan ekonomik koşulları ve yüzde 10’unun doğrudan pandeminin kendisini işaret ettiğini; yüzde 17’sinin agresif rekabeti, yüzde 11’ininse kilit müşteri kaybını dile getirdiğini görüyoruz. Bu soruda çalışan kaybının oranı da yüzde 8 olarak dikkat çekiyor. Benzer şekilde, Grafik 10’da görüleceği üzere, “Kurumsal dayanıklılığa yatırım yapmanın firmanıza faydası nedir?” sorusuna verilen cevaplarda, yüzde 31 ile şirketin uzun vadede sürdürülebilirliğini sağlamak açık arada önde görünüyor. Katılımcıların yüzde 19’u fırsatları kullanıp rekabet gücünü artırmak derken, yüzde 14’ü daha iyi finansal performansı ön plana çıkartıyor. Son olarak, Grafik 11’de izlenebilecek, normalleşme sürecinde makine imalatçılarına “İş planı önceliğiniz nedir?” diye sorulduğunda ise yüzde 31’i ihracat pazarlarını çeşitlendirmek derken, dijital altyapıdaki eksiklikleri gidermek yüzde 22, verimliliği artırmak üzere ürün konsolidasyonu ise yüzde 20 olarak gerçekleşmiş. Evden çalışma imkânını artırmanın oranı da yüzde 6’da kalmış. Bu değerlendirmeler ışığında, makine üreticilerinin pandemi süreciyle sektörde meydana gelecek değişikliklerin çok keskin olmayacağını düşündükleri söylenebilir. Kurumsal dayanıklılığın öneminin farkına varmış olan üçte bir oranındaki imalatçı bile sürecin yönetimi adına özel bir ekip kurma ya da dış destek alma taraftarı değilken, pandemiye özel tedbir almayacağını söyleyen firma oranının yüzde 10’da kalması önemli görülüyor. Bu kapsamda, imalatçıların önceliği, doğal olarak pandemiyle ortaya çıkan kayıplarını telafi etmek ve sürdürülebilirlik olsa da piyasada rekabetin koşullarının ağırlaşacağını öngören üreticiler rekabetçiliği ön plana çıkartıyor. Aynı çalışmadaki, küresel tedarik zincirinde değişim bekleyenlerinin oranının yüzde 84 olması, mevcut pozisyonu korumanın yalnızca yerelde değil küresel düzlemde de önem arz ettiğinin en net göstergesiyken, iş planı önceliğinde ihracat pazarlarının çeşitlendirilmesinin, dijital altyapıdaki eksikliklerin giderilmesine kıyasla öne çıkması dikkat çekiyor. Bu veri, bir yandan makine sektörü oyuncuları için ihracatın ne derece önemli olduğunu ortaya koyarken, pandemide dış pazardan çok daha olumsuz etkilenen sektörün bu olumsuzluktan çıkardığı sonuç olarak da görülebilir. Yine, verimliliği artırmak üzere ürün konsolidasyonu ve katma değeri düşük ürünlerden vazgeçme, yalnızca iş süreçleri anlamında değil aynı zamanda üretilen ürün bazında da sektörün değişime gideceğinin sinyali olarak yorumlanabilir. Son olarak makine sektöründe pandemi sonrasında çalışma alanının eve kayma olasılığının düşük olduğu da bu verilerden açıkça anlaşılıyor.
Çalışmanın orijinal dokümanına, sayfada göreceğiniz karekodu mobil telefonunuz ya da tabletinize okutarak ulaşabilirsiniz.