KPMG’NİN GELENEKSELLEŞEN “KÜRESEL CEO ÖNGÖRÜLERİ” ANKETİNİN 2024 YILI SONUÇLARI AÇIKLANDI. DÜNYANIN EN BÜYÜK ŞİRKETLERİNDE GÖREV YAPAN 1.300’DEN FAZLA CEO’NUN KATILIMIYLA DÜZENLENEN ARAŞTIRMAYA GÖRE, GEÇTİĞİMİZ 10 YIL İÇİNDE CEO’LARIN KÜRESEL EKONOMİYE DUYDUKLARI GÜVEN AZALMIŞ GÖRÜNÜYOR. ÇALIŞMANIN İLK KEZ YAPILDIĞI 2015 YILINDA GÜVEN DUYANLARIN ORANI YÜZDE 93 İKEN BU ORAN YÜZDE 72’YE KADAR GERİLEMİŞ DURUMDA.
Denetim, vergi ve danışmanlık hizmetleri sunan ve sektöründeki en büyük dört uluslararası şirketten biri olan KPMG’nin ilk kez 10 yıl önce küresel çapta başlattığı CEO Öngörüleri araştırması, dünyanın en büyük ekonomilerinden ve kilit sektörlerinden bazılarında en az 500 milyon dolar geliri olan şirketleri yöneten 1.300’den fazla küresel iş lideri ile yapılmış görüşmelerle oluşturuluyor.Son 10 yıl, küresel salgınının ekonomik ve sosyal şok dalgalarından enflasyon ve jeopolitik gerilimlerin yeniden canlanmasına kadar uzanan bir dizi zorluklarla tanımlanıyor. Bu durum karşısında liderler, sadece CEO’ların omuzlarına daha fazla baskı yüklemekle kalmayan, aynı zamanda küresel ekonomiye olan güvenin azalmasına da neden olan benzeri görülmemiş bir dizi zorluğa uyum sağlamak zorunda kaldılar. Yine de küresel liderler, dirençli olmaya devam ederek işletmelerini sürdürülebilir büyüme yolunda ilerletmeyi, yapay zekâya büyük yatırımlar yaparak ve iş güçlerini değişen iş ihtiyaçlarına uyum sağlayacak şekilde güçlendirerek sağlam bir temel oluşturmayı sürdürüyorlar.Bu yılki anket, CEO’ların kuruluşlarının geleceği konusunda iyimser olduğunu, liderlerin yüzde 92’sinin iş gücünün toplam personel sayısını artırmak istediğini, ancak aynı zamanda çalışanlarının beceri setlerini geleceğe hazırlamaları ve yetenekleri çekmek ve elde tutmak için artan çalışan değeri önerisini göstermeleri gerektiğinin farkında olduklarını gösteriyor. CEO’lar paydaşların eleştirilerinden kaçınmak ve daha da önemlisi doğru olanı yapmak istiyorlarsa, ESG konuları (Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetişim) söz konusu olduğunda hırs ve uygun tedbiri dengelemek zorunda kalacaklar.
CEO’LAR EN ÇOK OPERASYONEL SORUNLARDAN ENDİŞE EDİYOR
2024 yılı “Küresel CEO Öngörüleri” araştırmasına göre, karşımıza çıkan ilk önemli sonuç, geçtiğimiz10 yılda CEO’ların küresel ekonomiye olan güveninin azalıyor olması. Bu durum, aslında karşılaşılan ortamın artan karmaşıklığını da yansıtıyor. CEO’ların yüzde 72’sinin ekonomi konusunda iyimser olmasıyla küresel ekonomiye duyduğu güven son üç yılda nispeten sabit kalsa da bu, anketin ilk başlatıldığı 2015’te görülen yüzde 93’lük güçlü güvendeki önemli bir değişime işaret ediyor.Ankete göre, artan karmaşıklık ve talep çeşitliliği CEO’lar tarafından yoğun bir şekilde hissediliyor ve CEO’ların neredeyse dörtte üçü (yüzde 72) işletmelerinin uzun vadeli refahını sağlamak için daha fazla baskı altında hissettiklerini itiraf ediyor. CEO’lar tarafından hissedilen bu ek baskı, işin büyümesine yönelik tehditlerle bağdaştırılabilir.Bu yılki anket, CEO’ların önümüzdeki üç yıl içinde tedarik zinciri kesintileri ve operasyonel sorunlara odaklanacaklarını da bize söylüyor. CEO’ları endişelendiren diğer sorun başlıkları ise siber güvenlik ile jeopolitik ve siyasi belirsizlikler olarak karşımıza çıkıyor. Önümüzdeki üç yıla daha yakından bakıldığında, katılımcıların dijitalleşmeye (yüzde 18), yapay zekâya (yüzde 13) ve ESG çalışmalarına (yüzde 13) odaklanacaklarını da görüyoruz.
CEO’LARIN YARIDAN FAZLASI YAPAY ZEKÂYA YATIRIM YAPMAYI PLANLIYOR
Diğer yandan, ankete katılan CEO’lar için teknolojik inovasyon, son 10 yılda en yıkıcı güç oldu: Gelişen ve yıkıcı teknolojiler, son dokuz anketin altısında büyüme açısından ilk üç risk arasında yer almıştı.KPMG 10 yıl önce CEO Öngörüleri anketini ilk kez düzenlediğinde de yapay zekâ ilgi çekici başlıklardan biriydi. Çünkü dil işleme programları ve otonom sürüş için ilk adımlar atılmaya başlamıştı. Günümüzde yapay zekâ çalışmaları hızlanarak devam ediyor. Bu kapsamda 2024 anketinde de CEO’ların çoğunluğu (yüzde 64) ekonomik koşullar ne olursa olsun yapay zekâya yatırım yapmaya devam edeceklerini söylüyorlar. Diğer yandan CEO’lar, yapay zekâ çalışmalarının yaratacağı zorlukların da farkındalar: CEO’Ların yüzde 16’sı verimliliği ve üretkenliği artırmak, yüz-de 14’ü iş gücünü geleceğe hazırlamak ve yüzde13’ü kurumsal inovasyonu güçlendirmek için yapay zekâ yatırımlarını önceliklendirmek zorunda olduklarını ifade ediyor. CEO’ların yarısından fazlasının (yüzde 61) etik zorlukların farkında olduklarını belirtmesi ise ilginç bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor. 2023’te bu oran yüzde 57 seviyesinde bulunuyordu.Benzer şekilde CEO’lar, işten çıkarma riskine ilişkin kamuoyu endişelerine rağmen yapay zekânın iş gücü üzerinde zararlı bir etkisi olmayacağından eminler: CEO’ların dörtte üçünden fazlası (yüzde 76) yapay zekânın önümüzdeki üç yıl içinde kuruluşlarındaki çalışan sayısını azaltmayacağını öngörüyor.
CEO’LARA GÖRE ÇALIŞANLAR YAPAY ZEKÂDAN YETERİNCE FAYDALANAMIYOR
İşten çıkarma riskine ilişkin kamuoyu endişelerine rağmen, CEO’lar yapay zekânın dönüştürücü potansiyeline de inanıyorlar ve iş gücü üzerinde zararlı bir etkisi olmayacağından eminler. CEO’ların dörtte üçünden fazlası (yüzde 76) yapay zekânın önümüzdeki üç yıl içinde kuruluşlarındaki iş sayısını temelde azaltmayacağını öngörüyor. Bununla birlikte, CEO’lar çalışanlarının bu fırsattan tam olarak yararlanmak için duruma uyum sağlaması gerekeceğinin de farkındalar. Kuruluşlarının mevcut yapay zekâ hazırlığı sorulduğunda, CEO’ların yalnızca yüzde 38’i çalışanlarının faydalardan tam olarak yararlanmak için doğru becerilere sahip olduğundan emin. Bu değerlendirmelerle birlikte, CEO’ların yüzde 58’i üretken yapay zekânın entegrasyonunun giriş seviyesi roller için gereken becerileri yeniden değerlendirmelerine neden olduğunu kabul ediyor.
YAŞI BÜYÜK CEO’LAR İLE ERKEK CEO’LARIN UZAKTAN ÇALIŞMAYA KARŞI TUTUMLARI SERTLEŞİYOR
2015’ten bu yana iş dünyasında esnek çalışma, yükselen bir eğilimdi. Evden çalışma, haftalık çalışma saatlerinin azaltılması ya da esnetilmesi, çalışanların işe ve iş yerine bağlılığını da güçlendiriyordu. Başarılı liderler de bu değişen iş gücü dinamiğine iyi uyum sağlamışlardı.Ancak bu yılki anket, CEO’ların ofise dönme konusundaki kararlılıklarını artıdıklarını ortaya koyuyor. Katılımcıların yüzde 83’ü önümüzdeki üç yıl içinde ofise tamamen dönmeyi planlarken, 2023 yılında bu oran yüzde 64 seviyesindeydi. Anketten çıkan bir ilginç sonuç ise CEO’nun yaşı arttıkça bu beklentinin artması oldu: Yaşı büyük CEO’lar çalışanlarının ofise dönmesini daha çok isterken, bu oran 40-49 yaş arasındakiler CEO’lar için yüzde 75, 50-59 yaş arasındakiler için yüzde 83 ve 60-69 yaş arasındakiler için yüzde 87 olarak ölçülüyor. İlginç bir şekilde, bu sonuçlarda bir cinsiyet ayrımı da ortaya çıkıyor: Erkek CEO’ların yüzde 84’ü üç yıl içinde ofise tam olarak geri dönmeyi öngörürken, kadınCEO’ların sadece yüzde 78’i bunu düşünüyor.Ayrıca, ankete katılanların yüzde 87’si ofise gelmek için çaba gösteren çalışanları olumlu atamalar, zamlar veya terfilerle ödüllendirme olasılıklarının yüksek olduğunu da söylüyorlar.
ÇEVRESEL RİSKLER 10 YIL ÖNCESİNE GÖRE CEO’LARIN GÜNDEMİNDE DAHA FAZLA YER BULUYOR
Bu yılın bulguları, günümüz ikliminde çevresel, sosyal ve yönetişim önceliklerini yönlendirmenin gerçekliğini ortaya koyuyor. ESG’nin güven ve itibar üzerindeki etkisine dair artan farkındalığın yanı sıra ESG gündeminin giderek siyasallaşan doğası da günümüz liderlerinin hissettiği baskıyı artırıyor.Bundan 10 yıl önce CEO’lar çevresel riskleri önemsemiyor ya da önem listesinde alt sıralarda tutuyorlardı. Ancak 2024’e gelindiğinde CEO’ların neredeyse dörtte birinin (yüzde 24) ESG konularında çaba gösterdiğine, çevresel riskleri önemli bir risk olarak gördüklerine (yüzde 21) şâhit oluyoruz. Daha da önemlisi, CEO’ların çoğunluğu (yüzde 68), çevresel risk konularında, siyasi veya sosyal açıdan tartışmalı olsa da tavır alacaklarını belirtiyor. İlginç şekilde, bu konuda da CEO’lar arasında kuşak farklılıkları ortaya çıkıyor: Genç liderlerin (4049 yaş arası) yüzde 43’ü, 50-59 yaş arası CEO’ların yüzde 33’ü ve 60-69 yaş arası CEO’ların ise yüzde 30’u ESG faaliyetlerinde kendilerine güven duyduklarını söylüyor.Ayrıca sosyal hareketlilik ve iklim değişikliği gibi konularda giderek artan düzeyde siyasallaşma ve kutuplaşma görüyoruz ve bu, hali hazırda belirlenmiş hedefleri karşılama veya yeniden değerlendirme baskısı altında olan CEO’lar için zorluklar yaratıyor. Sonuç olarak, bazı küresel CEO’lar ESG çabalarını iletme biçimlerini değiştiriyor. Bu yılki ankette katılımcıların yüzde 69’u, son 12 ay boyunca iklimle ilgili aynı stratejileri korurken, değişen paydaş ihtiyaçlarını karşılamak için şirket içinde ve dışında kullandıkları dil ve terminolojiyi uyarladıklarını ortaya koyuyor. Örneğin, siyasi ve sosyal güçler bazı işletmeleri kullandıkları dili değiştirmeye iterken, bazı kuruluşlar daha kapsamlı bir terim olan “ESG” yerine “sürdürülebilirlik” gibi genel terminolojiyi kullanmayı tercih ediyorlar.Son olarak CEO’ların yüz-de 30’u, iklim hedeflerini gerçekleştirmenin önündeki en büyük engelin, tedarik zincirlerinin karbondan arındırılması sürecinin karmaşıklığı olduğunu söylüyor. Bu sorun, dünya çapındaki jeopolitik gerilimler ve büyük küresel ticaret yollarını etkileyen faaliyetlerle daha da karmaşık hale geliyor.
“CESUR CEO’LAR UZUN VADELİ BÜYÜME SAĞLAYABİLİRLER”
Anket sonuçlarını değerlendiren KPMG Türkiye Ülke Başkanı Murat Alsan da son 10 yılda CEO’ların omuzlarında her zamankinden daha fazla yük bulunduğunu hatırlatırken, “Son 10 yılda dünya önemli dalgalanmalar yaşadı. Üzerlerinde daha fazla baskı hisseden CEO’lar, küresel ekonomiye güvenin azalmasına neden olan bu zorluklara da uyum sağlamak zorundalardı. Liderler güçlü kalarak işletmelerini sürdürülebilir büyüme yolunda ilerletmeye devam ediyor. Küresel liderler, yapay zekâya büyük yatırımlar yaparak ve iş güçlerini değişen iş ihtiyaçlarına uyum sağlayacak şekilde güçlendirerek sağlam bir temel oluşturuyor. Anketimizden çıkan bu sonuçlar bize şunu gösteriyor; önümüzdeki10 yıla baktığımızda, hızla değişen dünyamıza uyum sağlamak için cesur stratejiler belirleyen ve planlarını gerçeğe dönüştürmek için doğru teknolojilere ve yeteneklere yatırım yapan CEO’lar sürdürülebilir, uzun vadeli büyüme sağlayabilir.” ifadelerini kullanıyor.