ALLIANZ TRADE’İN TEMMUZ AYINDA YAYIMLADIĞI BİR ÇALIŞMA, 2026’YA DOĞRU İLERLERKEN ULUSLARARASI TİCARET DİNAMİKLERİNDEKİ DEĞİŞİMLERE ODAKLANIYOR VE KIYMETLİ BİR YOL HARİTASI SUNUYOR. BU YOL HARİTASI, ŞİRKETLERİN ÖNÜMÜZDEKİ 12 AYDA KÜRESEL PAZARLARDA BÜYÜMELERİ VE PAZARLARINI ÇEŞİTLENDİREBİLMELERİ İÇİN GEREKLİ ADIMLARI İÇERİYOR.

Uluslararası ticaretin görünümü hızla değişiyor. ABD’de Trump yönetimi, nisan ayı başında “Karşılıklı Tarifeler” adıyla açıkladığı yeni stratejisiyle, ABD ithalatlarına yönelik gümrük vergilerini artırarak dünya genelinde birçok endüstri ve önemli ticaret ortağı için kapsamlı yeni ticaret kısıtlamaları getirmişti. ABD basını tarafından “Kurtuluş Günü” olarak da adlandırılan bu tarih, ABD ticaret politikasında tarihi bir kırılma anı oldu; ABD-Çin ticaret gerilimi yeniden alevlendi, tedarik zincirleri derinden sarsıldı ve küresel pazarlara yeni bir dalgalanma getirdi. Son aylarda ABD, aralarından Çin’in de olduğu bazı ülkelerle anlaşmalara vararak bir miktar geri adım atmış olsa da tarife ortamı hâlâ çok belirsiz. Yine, geçtiğimiz aylarda Moment Expo’nun “Araştırma” sayfalarında da incelediğimiz Allianz Trade Küresel Anket 2025, bu süreci değerlendirmiş ve çarpıcı bir bulguya ulaşmıştı: İhracatçılar arasındaki güven ciddi oranda azalmış durumda. Araştırmaya göre, önümüzdeki 12 ayda ihracatlarının artmasını bekleyen şirketlerin oranı yüzde 50’nin altına düşmüş durumda; bu oran “Kurtuluş Günü” öncesinde yüzde 80 seviyelerinde gerçekleşiyordu. Ancak bu çalkantılı ortamda fırsatlar da var. Allianz Trade uzmanları bu kez önümüzdeki döneme yönelik basit ama etkili bir yol haritası hazırlayarak, 2026 yılındaki uluslararası ticarette başarıya gidecek yolu aydınlatmaya gayret ediyor. Bu belirsizlik ortamında yolunu çizmek isteyen firmalar için önemli trendleri, riskleri ve dikkat edilmesi gereken alanları öne çıkaran bu stratejik yol haritasının, Moment Expo okurları için de faydalı bir içerik sunacağına inanıyoruz. 

TALEP PROJEKSİYONLARINI GÖZDEN GEÇİRİN

Allianz Trade araştırmasına göre, ihracatçıların yüzde 42’si önümüzdeki 12 ayda cirolarının yüzde 2 ila yüzde 10 arasında düşmesini bekliyor. Bu oran, “Kurtuluş Günü” öncesinde ciro düşüşü bekleyen ihracatçıların yüzde 5 gibi küçük bir kesim olmasıyla kıyaslandığında keskin bir değişimi ifade ediyor. Bu daralmaya neden olan en büyük etkenlerden biri, ABD ithalat vergilerindeki artış ve buna bağlı olarak küresel iş dünyasında düşen güven. Bu duruma karşı şirketler, özellikle ABD ticaret politikasına hassas sektörlerde (makine ve otomotiv gibi) daha temkinli satış ve talep projeksiyonları yapmalı. Daha çevik planlama yapıları, değişken talep, tarife ve döviz kuru hareketlerine karşı rekabetçi kalmak için kritik olabilir. 

OPERASYONLARINIZI İYİLEŞTİRİN

Artan gümrük vergileri ve döviz kurlarındaki oynaklık, şirketleri faaliyetlerini nerede ve nasıl yürüttüklerini yeniden değerlendirmeye zorluyor. Araştırmaya göre, şirketlerin yüzde 27’si üretimi geçici olarak durdurmaya, yüzde 32’si ise ithalatı durdurmaya veya yurt dışı üretimi askıya almaya hazır. Bu süreçte, bölgesel bazda stratejiler de farklılaşıyor. Örneğin Almanya’daki firmaların yüzde 45’i operasyonel verimliliği artırmak için maliyet kesintilerine yönelirken, Çin’deki firmaların yüzde 77’si yeni iş alanları ve stratejik yatırımlar yoluyla çeşitlendirme stratejilerini tercih ediyor. Özetle, şirketler düzenli operasyonel denetimler yaparak verimsizlikleri tespit etmeli ve maliyet tasarrufu sağlayacak adımlar atmalı. Otomasyona yatırım yapmak, özellikle üretim gibi iş gücüne bağımlı sektörlerde süreçleri verimli hale getirebilir. Ayrıca, “nearshoring-yakından tedarik etme” gibi tedarik zinciri stratejileri ile daha kısa ve sağlam ağlar kurmak da riski azaltır. 

ÖDEME VE FİNANSMAN STRATEJİLERİNİZİ YENİDEN DEĞERLENDİRİN

Küresel ticaretteki belirsizlikler arttıkça, ödeme zorlukları da derinleşiyor. Araştırmaya göre ihracatçıların yarısından fazlası uzayan ödeme vadeleriyle karşı karşıya; bu gecikmelerin yarısı yedi günü aşıyor. Dahası, büyük ölçekli firmalar daha uzun gecikmelerle karşılaşırken, 5 milyar avro üzeri ciroya sahip firmaların yüzde 26’sı 70 günün üzerinde ödeme vadeleriyle karşı karşıya bulunuyor. Bu oran, genel firmalarda ise yüzde 18 seviyesinde gerçekleşiyor. Diğer yandan günümüzde finansman tercihleri de değişiyor. Ödeme vadelerine dayalı finansman azalırken, şirketler daha çok iç nakit akışı ya da banka kredilerine yöneliyor. Araştırmaya göre “Kurtuluş Günü” öncesi bile şirketlerin yalnızca yüzde 14’ü ödeme vadelerini ana finansman aracı olarak görüyordu. Bu oran, iç nakit akışı için yüzde 21, banka kredileri için yüzde 18 olarak ölçülüyor. Kıssadan hisse, bu ortamda şirketlerin likiditeyi korumak adına adımlar atması gerekiyor. Kısa vadede ödeme koşullarını yeniden müzakere etmek ve alacak sigortası ile tahsilat güvenliğini artırmak önemli. Uzun vadede ise nakit akışı projeksiyonlarını iyileştirmek ve finansman kaynaklarını bir yapı kurmanızı sağlayacaktır. Ticari Alacak Sigortası, iflas riskini azaltarak büyüme fırsatlarını da önünüze çıkarabilir. 

TEDARİK ZİNCİRİ DAYANIKLILIĞINI ARTIRIN

Gümrük vergileri sürekli değişiyor. Örneğin, ABD’nin Çin ithalatına uyguladığı efektif tarife oranı, mayıs ayındaki anlaşma sonrası yüzde 103’ten yüzde 39’a inmişti. Ancak bu hâlâ Trump’ın ikinci dönem öncesine kıyasla yüzde 26 daha yüksek. Bu ortamda şirketler, maliyetleri kontrol altında tutmak için ithalatlarını öne çekiyor, “frontloading-önden yükleme” veya alternatif nakliye güzergâhları arıyor. Hatta ABD’deki şirketlerin yüzde 79’u tarifeler yürürlüğe girmeden Çin’den ithalatı öne çekmişti. ABD’li şirketlerin yüzde 25’i ise bunu daha erken, Kasım 2024’teki başkanlık seçimlerinden önce yapmıştı. Firmalar, tüm gümrük ve lojistik sorumluluğun satıcıya ait olduğu “Delivered Duty Paid (DDP)” teslim şekline yönelirlerken, bu modelde, ürün alıcının ülkesine ulaştığında tüm vergiler ödenmiş ve teslimat süreçleri tamamlanmış oluyor. Bununla birlikte, şirketlerin yüzde 59’u döviz kuru dalgalanmalarına karşı korunmak amacıyla sözleşmelerine fiyat uyarlama (pricing adjustment) maddeleri eklediklerini de belirtiyorlar. Özetle, tarife risklerinden korunmak isteyen şirketler; ithalat öne çekme, güzergâh değiştirme ve fiyatlandırma ayarlamalarını kapsayan çok katmanlı tedarik zinciri stratejileri geliştirmeli. Senaryo planlaması ve stres testleriyle yeni düzenlemelerin maliyet etkileri de öngörülebilir. 

PAZAR VE TEDARİK KAYNAKLARINI ÇEŞİTLENDİRİN

ABD ve Çin ekonomilerinin birbirinden ayrışmasıyla küresel ticaret akışları yeniden şekilleniyor. Araştırmaya göre şirketlerin üçte biri yeni ihracat ve tedarik pazarları arayışına girmiş durumda; yaklaşık üçte ikisi ise bu yönde plan yapıyor. ABD’li şirketler daha çok Batı Avrupa ve Güney Amerika’ya yönelirken, Çinli ihracatçılar ABD pazarından geri çekilerek Avrupa ve Güneydoğu Asya ile ticari bağlarını güçlendirme yoluna gidiyor. Bu bölgeler, küresel ihracatçılar için yükselen fırsat alanları olarak öne çıkıyor. 

ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEME GENEL BAKIŞ

2026’da küresel ölçekte büyümek isteyen şirketler, büyük bir belirsizlikle karşı karşıya. Allianz Trade Küresel Anket 2025’in sonuçları, uluslararası ticaretin dalgalı bir dönemden geçtiğini ortaya koyarken, fırsatların da hâlâ mevcut olduğuna işaret ediyor. Önümüzdeki yılın kazananları, stratejik plan yapan, değişen koşullara hızla uyum sağlayan ve çeşitliliğe önem veren şirketler olacak. Tepkisel değil proaktif davranarak, tarife dalgalanmalarına karşı sağlam bir stratejiyle ilerlemek, bu dönemi avantaja çevirebilir.