TÜRKİYE’NİN İLK İKLİM KANUNU, RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANARAK YÜRÜRLÜĞE GİRDİ. TİCARİ HAYATI DOĞRUDAN ETKİLEYECEK BU KANUN, ÖZELLİKLE SANAYİ, ENERJİ VE İHRACAT ODAKLI SEKTÖRLERDE FAALİYET GÖSTEREN FİRMALAR İÇİN YENİ YÜKÜMLÜLÜKLER GETİRİYOR.
Temmuz ayı başında yürürlüğe giren İklim Kanunu, Türk ticaret hayatının geleceğini yeniden şekillendirecek stratejik bir adım olarak görülüyor. İklim Kanunu, şirketler için yeni bir dönemi başlatırken; emisyonları yönetme, raporlama ve azaltma yükümlülükleri artık yasal bir zorunluluk haline geliyor. Kanun, özellikle AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasına uyum sağlama amacı taşıyarak, ihracat pazarlarındaki rekabet gücünü korumayı hedefliyor. Bu doğrultuda şirketlerin sürdürülebilirlik odaklı iş modellerini benimsemesi, küresel ticarette var olabilmenin temel şartı haline geliyor.
ŞİRKETLER İÇİN YENİ DÖNEM BAŞLIYOR
İklim Kanununun yürürlüğe girmesiyle birlikte, Türk şirketleri için çevresel sürdürülebilirlik, bir kurumsal sosyal sorumluluk olmaktan öteye geçerek yasal olarak bağlayıcı bir yükümlülük haline gelmiş durumda. Özellikle Emisyon Ticaret Sistemi ve izleme, raporlama, doğrulama (İRD) mekanizmaları, şirketlerin operasyonel süreçlerini ve tedarik zincirlerini kökten değiştirecek. Hukuksal açıdan bakıldığında, bu düzenlemelere uyum sağlayamayan şirketler ciddi idari para cezaları ve itibar kaybı riskleriyle karşı karşıya kalacakken, bu nedenle şirket yönetimlerinin, hukuki danışmanlık alarak riskleri önceden belirlemesi ve uyum süreçlerini profesyonelce yönetmesi büyük önem taşıyor.
TİCARETE ETKİLERİ VE GETİRDİĞİ YENİLİKLER
İklim Kanununun en önemli yeniliklerinden biri, Emisyon Ticaret Sistemi’nin (ETS) kurulması. Bu sistem, sera gazı emisyonlarına bir bedel biçerek, şirketleri karbon salımlarını azaltmaya teşvik edecek. AB’ye ihracat yapan Türk şirketleri için bu mekanizma hayati önem taşıyor çünkü AB, 2026’dan itibaren ithal ettiği ürünlerin üretiminden kaynaklanan karbon emisyonlarına bir vergi uygulamaya başlayacak. Türkiye’nin kendi ETS’sini kurması, bu vergiyi Türk hazinesine yönlendirerek, şirketlerin SKDM/CBAM maliyetlerini azaltacak ve uluslararası rekabet avantajını korumalarına yardımcı olacak. Kanun, bu kapsamda emisyonları izleme, raporlama ve doğrulama süreçlerini yasal bir çerçeveye oturtarak, şirketlerin açıklık ve hesap verebilirlik ilkelerine uymasını sağlıyor.
İŞ GÜCÜNE ETKİLERİ
Kanun, işletmelerin finansal yapılarını ve iş gücü piyasasını da dönüştürecek. Düşük karbonlu ekonomiye geçiş süreci, yeni becerilere ve uzmanlıklara olan ihtiyacı artıracak. Enerji verimliliği uzmanlığı, karbon ticareti danışmanlığı, sürdürülebilirlik yöneticiliği ve yenilenebilir enerji teknisyenliği gibi roller, geleceğin meslekleri arasında öne çıkacak. Bu dönüşüm, mevcut çalışanların yeniden eğitim programları ile yetkinliklerini artırmasını zorunlu kılıyor. Sektörler arası geçişkenliğin artacağı bu süreçte, istihdam kayıplarının önüne geçmek için proaktif politikaların uygulanması kritik önem taşıyor. İşletmelerin insan kaynakları stratejilerini bu yeni döneme göre şekillendirmesi hem sürdürülebilir büyüme hem de sosyal adalet açısından hayati bir gereklilik oluşturuyor.
KARBON PİYASASI KURULUNUN ROLÜ VE GEÇİŞ SÜRECİ
Kanunla kurulan Karbon Piyasası Kurulu, ETS’nin işleyişinde merkezi bir rol oynayacak. Kurul, ulusal tahsisat planını onaylama, ücretsiz tahsisatların dağılımına karar verme ve ETS’nin uygulama takvimini belirleme yetkisine sahipken, Kanun, sistemin tam olarak devreye girmesinden önce bir pilot uygulama dönemi öngörüyor. Bu geçiş süreci, şirketlerin yeni düzenlemelere kademeli olarak uyum sağlamasına olanak tanıyacak. Şirketler için bu dönem, süreçlerini gözden geçirme ve karbon yönetimi stratejilerini oluşturma adına kritik bir fırsat sunuyor.
İKLİM VE ÇEVRE ÖRGÜTLERİ KANUNUN “AMAÇSIZ” OLDUĞUNU SÖYLÜYOR
Diğer yandan İklim Kanunu, yürürlüğe girmesiyle birlikte iklim ve çevre örgütlerinden ağır eleştiriler almaya başladı. Örneğin TEMA Vakfı, kabul edilen yasanın “İklim Kanunu” olarak görülemeyeceğini söylerken, Kanun ile sadece ETS sisteminin düzenlendiğinin altını çiziyor. Greenpeace Türkiye İklim ve Enerji Kampanya Sorumlusu Emel Türker Alpay ise Türkiye’nin İklim Kanunu’nda öngördüğü sistemin ‘amacını gerçekleştiremeyeceğini’ savunuyor: “Emisyon ticaret sisteminin etkili çalışabilmesi için ülkenin net bir azaltım hedefi olmalı, uygulanacak mekanizma şeffaf ve hesap verebilir şekilde tanımlanmalıdır. İklimle alakalı bir kanunun, net hedefler belirlemiş olması gerekir. İlk olarak yapılması gerekenlerden biri, fosil yakıtlarının kullanılmasını sınırlandırmak. Ancak kanunda bununla ilgili net bir şey yok. Kanun, bu haliyle ETS’yi bile düzenlemekten uzak.” Alpay ayrıca sistemin hangi tesisleri kapsayacağının ve nasıl çalışacağının bilinmediğini söylüyor. 15 sivil toplum kuruluşundan oluşan İklim Ağı da sera gazı emisyonlarının azaltılmasını hedeflemeden devreye sokulacak bir emisyon ticaret sisteminin, "sığ bir emisyon piyasasına dönüşme riski" taşıdığını belirtiyor. İklim ve çevre örgütlerine göre Kanunun temel eksikleri şöyle özetleniyor: * Fosil yakıtlarla ilgili somut ve zamanları belirlenmiş bir plan yok, * Net bir sera gazı azaltım hedefi belirlenmiyor, * Fosil yakıtlarda çıkış ve adil geçiş için somut bir plan sunulmuyor.
KANUNDA ÖNE ÇIKAN MADDELER NE DİYOR?
Yeşil büyüme vizyonu ve net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda iklim değişikliğiyle mücadeleyi amaçlayan Kanunda öne çıkan maddeler şöyle: • Her ilde Vali başkanlığında İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu oluşturulacak. • Sera gazı emisyonları, Ulusal Katkı Beyanı, net sıfır emisyon hedefi ile İklim Değişikliği Başkanlığının strateji ve eylem planları doğrultusunda azaltılacak. • İklim Değişikliği Başkanlığı, ulusal, sektörel ve tematik raporlar hazırlayacak, teşvik mekanizmaları geliştirecek, Türkiye Yeşil Taksonomisini kuracak. • İthal edilen malların gömülü sera gazı emisyonlarını ele almak için Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması kurulabilecek. • İklim Değişikliği Başkanlığınca Emisyon Ticaret Sistemi kurulacak. • Karbon Piyasası Kurulu, ulusal tahsisat planını onaylayacak, Emisyon Ticaret Sistemi piyasasında ücretsiz tahsisatların dağılımına karar verecek. • Doğrudan sera gazı emisyonlarına neden olan faaliyetleri yürüten işletmelerin, İklim Değişikliği Başkanlığından sera gazı emisyon izni alması zorunlu olacak. • Sera gazı emisyonlarının takibine ilişkin yasaklara veya sınırlamalara aykırı olarak doğrulanmış sera gazı emisyonu raporunu süresi içerisinde sunmayanlara, 500.000 TL’den 5.000.000 TL’ye kadar idari para cezası verilecek. • Ozon tabakasını incelten maddeleri kullanan, ithal eden, ticaretini yapan ve piyasaya arz edenlere 2.500.000 TL, bu maddeleri içeren ürünlere veya ekipmana bakım, onarım ve servis amaçlı hizmet veren gerçek ve tüzel kişilere 250.000 TL, bu maddeleri içeren ürünlerin veya ekipmanın etiketlenmesi hükümlerine uymayanlara 120.000 TL idari para cezası verilecek. • Florlu sera gazlarına ilişkin usul ve esaslara, yasaklara veya sınırlamalara aykırı olarak, florlu sera gazlarını kullanan, ticaretini yapan ve piyasaya arz edenlere 2.500.000 TL idari para cezası verilecek ve üç aydan altı aya kadar Hidroflorokarbon Kontrol Belgesi verilmeyecek. • Düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl içinde Emisyon Ticaret Sistemi’nde (ETS) yer alacak işletmeler sera gazı emisyon izni almak zorunda olacak. • ETS, tamamen uygulanmaya başlanmadan önce pilot dönem uygulaması yapılacak. • Mevzuata ve planlama araçlarına ilişkin hazırlama ve uyarlama yükümlülükleri ilgili kurum ve kuruluşlarca en geç 31 Aralık 2027’ye kadar yerine getirilecek, Cumhurbaşkanı, bu süreyi bir yıla kadar uzatmaya yetkili olacak.