PWC TÜRKİYE TARAFINDAN HAZIRLANAN “YEŞİL DÖNÜŞÜMDE YOL ALMAK: KÜRESEL ZORLUKLAR VE STRATEJİK SEÇİMLER” BAŞLIKLI RAPOR, YEŞİL DÖNÜŞÜM SÜRECİNDEKİ STRATEJİK TERCİHLER, RİSKLER VE POTANSİYEL GETİRİLER ÜZERİNE KAPSAMLI BİR ANALİZ SUNARKEN, HER OYUNCUNUN BÜYÜME POTANSİYELİNİ ARTIRMA, ÇEVİKLİK KAZANMA VE DEĞER YARATMA SÜREÇLERİNİ EN ÜST DÜZEYE ÇIKARMAYI HEDEFLİYOR.

10yıl önce, 2015 yılında geniş çaplı de varlığını sürdürmeye devam ediyor.AB, Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında koyduğu 2050 yılına kadar iklim nötr olma hedefiyle emisyon azaltımında iddialı bir konumda yer alırken, ABD ise İklim Eylem Planı ile temiz enerji ve karbon yakalama teknolojilerine yatırım yapmaya devam ediyor. Benzer şekilde Çin ve Hindistan gibi ülkeler de yenilenebilir enerji yatırımlarını genişleterek karbon ayak izlerini azaltmayı amaçlıyor. Ancak bu ülkelerin fosil yakıt bağımlılığı ve yüksek karbonlu enerji kaynaklarına dayalı ekonomik yapıları, karbonsuzlaşma yolundaki dönüşümü yavaşlatıyor. Bununla birlikte, ülkeler uluslararası ticarette korumacı politikalar uyguluyor ve yerel kapasitelerini artırmak için yeşil dönüşüm yatırımlarını destekliyor, karbon kaçaklarını önlemek için vergi oranlarını artırıyor, böylece emisyon azaltım hedeflerine ulaşırken rekabet güçlerini de korumayı amaçlıyorlar. Örneğin AB, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) ile düşük karbonlu ekonomiye geçerken bir yandan da yerel sanayisini koruyacak önlemler üzerinde mesai harcıyor. Ayrıca, Net Sıfır Sanayi Yasası ile seçilmiş kritik net sıfır teknolojilerindeki yerli üretim kapasitelerinin 2030 yılına kadar AB’nin yıllık ihtiyacının en az yüzde 40’ına ulaşması için bir hedef belirlemiş durumda. ABD ise temiz enerji ekipmanı üretimini, elektrik altyapısını ve elektrikli araçların üretimini desteklemenin yanı sıra karbon yakalama, kullanma ve depolama (CCUS) gibi ileri teknolojilerin Ar-Ge çalışmalarını teşvik etmeyi amaçlayan, yaklaşık 400 milyar dolarlık bir finansman paketi olan Enflasyonu Düşürme Yasası’nı 2022’de duyurmuştu.Tüm çabalara rağmen, mevcut durum göz önüne alındığında, istenen hedeflere ulaşılamayacağı da aşikârdır. Dünya’nın yüzey sıcaklığının sanayi devrimi öncesine kıyasla son 30 yıllık ortalamasındaki artış Ocak 2024’te 1,26°C’ye ulaşmıştı. Son 30 yıllık artan bir trend izlenildiği düşünüldüğünde, 1,5°C seviyesine beklenenden daha erken bir tarihte, Eylül2033’te ulaşılması bekleniyor. Dolayısıyla, Paris İklim Anlaşması ile ortaya konan iklim hedeflerinin gerçekleştirilmesi için güçlü bir irade ve geniş kapsamlı politikalar gerekiyor. Ancak emisyon azaltım yatırımlarının getirdiği yüksek maliyetler, yeşil teknolojilerin yavaş geliştirilmesi gibi zorluklar ve küresel olarak daha kapsamlı ve uygulanabilir düzenleyici çerçevelere duyulan ihtiyaç bu hedeflere ulaşmanın önündeki başlıca engeller arasında yer alıyor. Ayrıca, yatırımların önündeki engeller ve toplumsal farkındalığın az olması da hem küresel hem de yerel seviyede belirlenen iddialı hedeflere ulaşılmasını zorlaştırıyor.

YEŞİL DÖNÜŞÜM SÜRECİNDEİKİ FARKLI YAKLAŞIMÖN PLANA ÇIKIYOR

PwC Türkiye tarafındanDr. Akif Koca yönetiminde hazırlanan “Yeşil Dönüşümde Yol Almak: Küresel Zorluklar ve Stratejik Seçimler” raporu, yeşil dönüşüm sürecindeki stratejik tercihler, riskler ve potansiyel getiriler üzerine kapsamlı bir analiz sunarak, her oyuncunun büyüme potansiyelini artırma, çeviklik kazanma ve değer yaratma süreçlerini en üst düzeye çıkarmayı hedefliyor.Yeşil dönüşüm sürecinde, elbette şirketler kritik bir rol oynuyor. Rapora göre, bu süreçte “Yeşil Öncüler”ve “Karbon Oyuncuları” olmak üzere iki ana stratejik yaklaşım ön plana çıkmış durumda. Yeşil Öncüler, yenilikçi yeşil teknolojilere yatırım yaparak, çevresel ayak izlerini azaltmayı ve sürdürülebilir iş modellerine geçişi hedefleyen şirketleri ifade ediyor. Bu şirketler, gelecekteki düzenleyici riskleri en aza indirgemek, yeşil finansman fırsatlarını yakalamak ve gelişen yeşil pazarlara öncülük etmek için kararlı adımlar atıyor. Ancak bu strateji, yüksek ilk yatırım maliyetleri ve henüz etkileri tam olarak kanıtlanmamış teknolojilere yapılan yatırımların doğurduğu belirsizlikler gibi zorlukları da beraberinde getiriyor.Karbon Oyuncuları ise karbon yoğun stratejilere odaklanmayı sürdürüyor ve yeşil teknolojilere kademeli geçiş yapmayı tercih edi-yor. Bu şirketler, geleneksel enerji kaynaklarına dayalı operasyonlarını iyileştirerek kısa ve orta vadede kârlılıklarını artırmayı amaçlıyor. Ancak uzun vadede çevresel düzenlemeler ve tüketici tercihlerindeki değişimler bu şirketler için risk teşkil ediyor. Artan karbon fiyatlandırmaları, operasyonel maliyetlerin yükselmesine ve karbon yoğun faaliyetlerin sürdürülebilirliğinin azalmasına yol açabiliyor.Özetle, şirketlerin, karbonsuzlaşma yolculuklarında değer yaratımını en üst düzeye çıkarmak için önlerinde çeşitli seçenekler bulunuyor. Bu kapsamda her iki yaklaşımın kendine özgü riskler ve mükafatlar içerdiği de söylenebilir.

HEDEFTEN UYUMA:YEŞİL DÖNÜŞÜMDEİKİLİ EKONOMİK YAPI

Küresel düzeyde yeşil dönüşüm hedeflerine uyum süreci, tüketici davranışlarındaki değişimler, piyasa dinamikleri ve yeşil enerji altyapısının gelişimini içeren karmaşık ve çok yönlü bir süreçtir. Bu süreç, farklı aktörler için farklı hızlarda ve yollarla gerçekleştiğinden ikili ekonomik yapıların ortaya çıkmasınada yol açıyor. Bu ikili yapı ise yüksek karbonlu ekonomilerin geleneksel enerji kaynaklarıyla yoğun ilişkisine bağlı. Bu süreç, geleneksel enerji kaynaklarına dayalı ekonomik bağımlılıklar ve mevcut çıkarlar nedeniyle yüksek karbonlu üreticiler ile düşük karbonlu muadillerinin bir arada faaliyet gösterdiği ikili ekonomik yapılarla sonuçlanıyor. Bu düşük hızlı geçiş, emisyon azaltım çabalarının uygulanabilirliği ve yaygınlaşması konusunda sorgulamaları gündeme getirirken, farklı risk ve tehditleri dengeleyen, uyarlanabilir ve hibrit stratejilere duyulan ihtiyacı da ortaya çıkarıyor.

HİBRİT STRATEJİLER OPERASYONEL SÜREÇLERDEESNEKLİK SAĞLIYOR

Küresel enerji piyasalarındaki değişimler ve jeopolitik belirsizlikler, şirketlerin ve ülkelerin stratejilerini daha karmaşık hale getiriyor. Örneğin yenilenebilir enerji yatırımlarında lider olan Almanya, Ukrayna-Rusya savaşı sonrasında enerji arz güvenliği kaygıları nedeniyle kömür santrallerini yeniden devreye almak zorunda kaldı. Almanya’nın kömür santrallerini yeniden devreye alması, yeşil enerjiye yönelik taahhütlerin dahi jeopolitik gerçekler karşısında esnekleşebileceğini gösteriyor. Bu sebeple, şirketler ve ülkeler, iddialı iklim hedefleriyle, ekonomik ve çevresel zorlukları pragmatik bir uyum içinde birleştiren hibrit stratejilere yöneliyorlar. Bir anlamda şirketler, uzun vadede yeşil teknoloji ve enerjiye yatırım yaparken, kısa vadede geleneksel enerji kaynaklarını stratejik olarak kullanmaya devam ediyor. Hibrit stratejiler, değişken enerji piyasaları ve ekonomik belirsizliklerle başa çıkmak için şirketlere esneklik sağlıyor.Bu süreçte, tüm oyuncular risk toleransları, kapasiteleri ve uzun vadeli hedefleri doğrultusunda kendilerini çift yönlü bir spektrumda konumlandırıyor. Spektrumun bir tarafında proaktif bir şekilde yeşil inovasyonu destekleyen Yeşil Öncüler yer alırken, diğer ucunda karbon azaltımına daha temkinli ve kademeli yaklaşan Karbon Oyuncuları bulunuyor. Bu spektrumun iki tarafı da şirkete veya sektöre özgü risk ve fırsatlar içeriyor.

REKABET AVANTAJI İÇİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ŞART

Özetle, emisyon azaltımı ve yeşil dönüşüm, uzun soluklu ve çok katmanlı bir süreç olarak karşımıza çıkıyor. Bu süreçte de “Yeşil Öncüler” ve “Karbon Oyuncuları” önemli roller üstleniyor.Yeşil Öncüler, yeni yeşil teknolojilere yatırım yaparak gelecekte sürdürülebilirlik avantajı elde edebiliyorken, Karbon Oyuncuları mevcut pazarlarını korumaya ve iyileştirmeye odaklanıyor. Bu aktörlerin stratejik tercihleri ise sadece rekabet güçlerini ve pazar odaklarını belirlemekle kalmayıp küresel çevresel hedeflere de katkıda bulunuyor. Bir yanda, düşük karbonlu piyasalara dayanan Yeşil Öncüler gelişirken, diğer yanda yüksek karbonlu oyuncular düşük hedefe sahip veya hiç azaltım hedeflemeyen pazarları kontrol altında tutmaya devam edecekler. Ancak, yüksek karbonlu oyuncuların pazardaki gelişmelerle birlikte paylarını kademeli olarak kaybedecekleri de unutulmamalı: Artan çevresel regülasyonlar ve karbon fiyatlandırmaları, karbon yoğun stratejilere dayalı şirketler için uzun vadede önemli riskler oluşturacaktır.Diğer yandan, emisyon azaltımı ve yeşil dönüşüm, karmaşık süreçlerle ifade edilen ve herkese uyan tek bir yaklaşımın bulunmadığı bir yolculuk. Bu yöndeki çabalar, şirketlerin kendilerine özgü koşullarına göre (başta faaliyet gösterdikleri bölge ve sektör olmak üzere) önemli farklılıklar gösterebilir. Dolayısıyla, bütün oyuncular için doğrudan ve çok hızlı bir emisyon azaltımı stratejisi en uygun seçim olmayabilir. Bu stratejik kararı belirlerken, şirketin mevcut emisyon seviyeleri, teknolojik gelişmişlik düzeyi, bölgesel erişimi, müşteri kitlesi ve sektörel emisyon azaltım potansiyeli gibi birçok parametre dikkate alınmalıdır.Dünya, düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş sürecin-de hızla ilerliyor. Ancak bu ilerleme, ülkelerin ve şirketlerin stratejik kararlarına bağlı olarak değişiklik gösterecek. Küresel piyasalarda yeşil ekonomiye geçişin hızlanmasıyla birlikte, şirketlerin bu değişime uyum sağlamak için çevik ve uzun vadeli stratejiler geliştirmesi kritik önemde olacak. Yeşil dönüşüm sürecinde, yenilikçi çözümler geliştiren ve çevresel sürdürülebilirliği stratejilerinin merkezine alan şirketlerin rekabet avantajı elde etmesi bekleniyor.Nihayetinde, emisyon azaltımıyla ilişkili her seçenek de kendi risk ve ödüllerini beraberinde taşıyor. Bu risklerin ve ödüllerin niteliği ve ölçeği, her bir firmanın kendi koşullarına bağlı olarak önemli ölçüde değişiyor. Bu nedenle, her şirket bu süreci büyük bir titizlikle ele almalı ve stratejilerini kendi kapasite ve koşullarına uygun bir şekilde oluşturmalı. Spektrum boyunca yer alan paydaşlar, bu değişiklikleri çevik bir yaklaşım, stratejik bir vizyon ve uzun vadeli değer yaratma hedefiyle yönetmeli.

YEŞİL ÖNCÜLER: DEĞER YATIRIMI İÇİN ÖDÜL VE RİSKLERİN DENGELENMESİ

Karbon yoğun faaliyetlerden uzaklaşarak çevresel ayak izlerini azaltmayı amaçlayan Yeşil Öncüler, daha sürdürülebilir bir iş modeline geçişi hedefler ve yenilikçi yeşil teknolojilere yatırım yaparlar. Bu stratejik konumlanma, gelecekte karşılaşılması muhtemel yasal riskleri azaltma, cazip yeşil finansman fırsatlarını değerlendirme ve gelişmekte olan yeşil pazarlara erken erişim sağlamalarına imkân tanır. Emisyon azaltımına yönelik girişimler, sürdürülebilirliğe doğru geçiş yapan şirketler için çeşitli zorluk ve riskler de barındırır. Yüksek ilk yatırım maliyetleri finansal engeller oluştururken, yerleşik Karbon Oyuncularından gelebilecek rekabetçi baskılar pazar dinamiklerini etkileyebilir. Ayrıca, gelişmekte olan yeşil teknolojilere ilişkin belirsizlikler, teknik zorlukların risklerini de beraberinde getirmektedir. Bir Yeşil Öncü, sürdürülebilir yeniliklere öncülük ederek ve değişen piyasa taleplerini karşılayarak uzun vadeli de- ğer yaratır. Değer yaratımını en üst düzeye çıkarmak ise enerji maliyetlerini azaltmak için verimlilik çözümleri uygulamak, sürdürülebilirlik standartlarına ve gelişen piyasa taleplerine uygun yeni ürünler sunmak, yeşil teknolojilere yatırım yapmak ve düşük maliyetli finans- man araçlarını keşfetmek gibi adımları içerir.

KARBON OYUNCULARI: DÖNÜŞÜM FIRSATLARINI YAKALAMA

Karbon Oyuncuları çevresel sürdürülebilirliği iş stratejilerinin temel bir unsuru olarak ön planda tutmayabilir. Bu oyuncuların temel hedefi, geleneksel ürün pazarlarında yüksek pazar payı elde ederek büyümektir. Karbon Oyuncuları, geleneksel ürün pazarlarında güçlü bir varlık oluşturarak rekabet avantajı elde edebilir, kısa ve orta vadede kârlılığını artırabilir. Ayrıca, Karbon Oyuncuları, hali hazırda kendini kanıtlamış yeşil teknolojileri kademeli ve stratejik bir biçimde entegre edip, uzun vadede güvenilir ve uygun maliyetli emisyon azaltımı sağlayabilir.Öte yandan, giderek artan çevresel regülasyonlar ve değişen tüketici tercihleri Karbon Oyuncuları için önemli riskler barındırır. Karbon fiyatlandırma araçlarının yaygınlaşması, bu gruptaki şirketlerin ekonomik sürdürülebilirliklerini ve rekabetçi konumlarını tehdit edebilir. Ayrıca, artan karbon fiyatları operasyonel giderleri yükseltebilir, geleneksel pazarları kısıtlayabilir ve yüksek karbon emisyonu olan faaliyetlerde oyuncuların finansal açıdan zorlanmasına neden olabilir.Karbon Oyuncuları, değer katma kapasitelerini en üst seviyeye çıkarmak için belirli stratejiler izlemelidir. Öncelikli olarak, üretim maliyetlerini düşüren ve verimliliği artıran teknolojilere odaklanarak operasyonel verimliliği artırmak önemlidir. Bu yaklaşım, finansman zorluklarının yaşanacağı dönemlerde bütçe disiplinini güçlendirecektir. Karbon Oyuncuları, Yeşil Öncülerin terk ettiği ürün pazarlarında rekabet avantajı elde ederek pazar paylarını önemli ölçüde genişletebilir. Tüketici tercihlerine uygun ürünler sunmak, mevcut ürün yelpazesinin yenilikçi şekilde güncellenmesi, ürün ve pazarların çeşitlendirilmesi, düşük karbon farkındalığı olan bölgelere ve düzenleyici risklerin düşük olduğu pazarlara açılmak ise Karbon Oyuncularının büyüme potansiyelini yakalaması için önemlidir.