karabuk demir celik sanayii'nin temeli, 3 nisan 1937'de zamanın başvekili ismet inonu tarafından zonguldak'ın karabuk koyunde filyos ırmağının kolları olan soğanlı ve arac caylarının birleştiği arada geniş celtik tarlaları uzerinde atıldı...
Türkiye’de ekonomik ilkeler içinde demir çelik sanayi kurulup kurulmayacağının incelenmesine ilk kez 1925 yılında İktisat Vekâleti tarafından başlandı. O yıl, petrol yataklarının incelenmesi için Lüksemburglu Dr. Lucius, kömür, ve demir cevherini incelemek için de Avusturya’dan Leopen Maden Mektebi profesörlerinden Dr. Granigg getirildi. Dr. Granigg, Türkiye’de demir çelik sanayi kurmaya elverişli demir cevherinin bulunup bulunmadığını, maden kömürlerimizin demir çelik sanayiinde kullanılacak kok kömürü yapımına elverişli olup olmadığını, demir çelik sanayinin ekonomik bir şekilde Türkiye’nin neresinde kurulması gerektiğini incelemek üzere görevlendirildi.
Dr. Granigg’in çalışmaları sırasında Ticaret Vekaleti’nde bir genel müdürlük kurularak başka uzmanlar da getirilerek madenlerimiz incelettirildi, Belçika’da Maurice ve Almanya’da Koppers firmalarında kömürlerin koklaşma testleri, Lüksemburg’da Medinger’de demir cevherinin analizleri yapıldı. Hatta 17 Mart 1926’da Türkiye’de ağır demir sanayinin kurulmasına dair kanun kabul edilerek 29 Mart 1926 tarihli 334 sayılı Resmi Gazetede 786 No.lu Kanun olarak yayınlandı. Ancak, bu çalışmalara devam edilemedi ve demir çelik sanayinin kuruluşu 1928 yılına kadar gündeme gelmedi.
SOVYETLER İKNA ETTİ
1928 yılı başlarında Erkan-ı Harbiye’de bir toplantı yapılarak demir çelik sanayinin durumu yeniden incelendiyse de bütçeye ödenek konulmadığından demir çelik sanayinin kurulması işi ikinci kez sonuçlandırılamadı. Türkiye’de demir çelik sanayinin kurulması çalışmalarına 1932 yılında üçüncü kez Sovyetler Birliği’nden gönderilen heyetin incelemeleriyle başlandı. Sovyetler verdiği raporda, 1929-1930 yılları gümrük istatistiklerine göre yılda 150 bin ton demire sürüm bulunabileceği, gelecekteki ihtiyaç da düşünüldüğünde 300 bin ton/yıl üretim yapacak yüksek fırınlara gereksinim
duyulacağı, yüksek fırınların işletilmesi için kurulacak kok fabrikasından da kimya sanayi bakımından çok önemliyan ürünler elde edileceği, ağır sanayi merkezi çevresinde kurulacak sülfürik asit ve diğer yan sanayinin ekonomik olacağı görüşlerine yer veriliyordu. Nihayet, ağır demir sanayinin kuruluş yerinin tespiti ve diğer sorunların incelenmesi için Sümerbank ve Erkan-ı Harbiye birlikte incelemelerde bulunarak birinci Sanayi Planı’nın bu en önemli kuruluşunun kesin olarak kurulmasına karar verdiler ve kuruluş yeri için Karabük yöresi uygun bulundu.
CELTİK TARLASINDA CELİK
Demir Çelik Sanayinin kurulması için 1925 yılında incelemelere başlanmasından sonra bu sanayi için uygun bir yerin seçilmesi sorunu ile de ilgilenildi ve zaman zaman değişik fikirler öne sürüldü. Bu konuda Amerikalı iktisatçılar ve Rus heyeti incelemeleri ile Sümerbank ve Erkan-ı Harbiye mümessillerinden bir kurul çalışmaları sonrası demir çelik sanayi kuruluş yeri için maden kömürü havzasına yakın olan “Karabük” seçildi. Karabük’ün demir çelik memleketi seçiliş nedenleri olarak; maden kömürü havzalarına yakınlık, demiryolu güzergahı üzerinde ve yörenin işçi yerleşmesine uygun oluşu ile jeolojik bakımdan ağır endüstri kurulmasına elverişli olması gösterildi. Karabük Demir Çelik Sanayii’nin kurulmasına elverişli görülmesi nedeniyle 10 Kasım 1936 tarihinde İngiliz Hükümeti ile imzalanan 2,5 milyon sterlinlik bir kredi anlaşması üzerine H.A. Brassert firmasına ihale edilen tesislerin temeli, 3 Nisan 1937’de zamanın Başvekili İsmet İnönü tarafından Zonguldak’ın Karabük köyünde Filyos Irmağının kolları olan Soğanlı ve Araç çaylarının birleştiği arada geniş çeltik tarlaları üzerinde atıldı ve böylece Karabük’te çeltik tarımından çelik sanayisine dönülerek Türkiye’nin ilk ağır sanayi hamlesi başlatılmış oldu.
NAZIM HİKMET DE CALIŞTI
1 Mart 1938’de teknolojik montaj çalışmalarına başlanılan entegre demir çelik tesisleri kurucu İngiliz firması uzmanları ile birlikte Türk mühendis, teknisyen ve işçilerinin azami gayretle çalışmaları sayesinde 3 yıl gibi kısa sürede yapılarak 6 Haziran 1939’da kuvvet santralinin işletmeye alınmasının ardından diğer tesisler de peyderpey işletmeye alındı. Karabük köyünün çeltik tarlalarında kurulan tesislerden ilk Türk Çeliği, 10 Ekim 1939 tarihinde alındı. Fabrikanın kuruluşunda köylüler katır sırtlarında taş taşırken, mahkûmlar bir yıl çalışmaları karşılığı mahkumiyetlerinden 2 yıl affedilerek çalıştırıldı. İngiliz ve Alman Mühendisler, Türk köylüleri ve mahkûmlar, hatta Çankırı Cezaevi’nde yatan mahkûmların arasında bulunan Nazım Hikmet bile tesislerin kuruluş inşaatında çalıştı.
3 Nisan 1937’de temeli atılarak kurulan Demir Çelik Fabrikaları 13.05.1955 tarihine kadar Sümerbank’a bağlı “Demir Çelik Fabrikaları Müessese Müdürlüğü” adı altında çalıştı. Demir Çelik Fabrikası İşletmesi’nin muhtelif ünitelerinin ilavesi ile genişletilmesi üzerine Müessese, Sümerbank’tan ayrılarak 13.05.1955 tarih ve 6559 sayılı kanunla bağımsız bir KİT durumuna gelmiş ve “Türkiye Demir ve Çelik İşletmeleri Genel Müdürlüğü” adını aldı.
1955’te Divriği Demir Madenlerini de bünyesine alan ve Genel Müdürlük olarak faaliyet gösteren Karabük Demir Çelik Fabrikaları bünyesinde deneyimli montaj elemanları yetiştirerek Türkiye’de ağır sanayiinin kurulması ve 3. Demir Çelik Fabrikası olan İskenderun Demir Çelik Fabrikası’nın kurulmasına da öncülük etti.
1 TL’YE OZELLEŞTİRİLDİ
Türkiye’deki sanayi tesislerinin tamamında imzası bulunan Karabük Demir ve Çelik Fabrikası, 1990 yılından itibaren verimlilik ve karlılık işlevlerini kaybederek zarar eder duruma geldi. Geçmişte istihdama dayalı yanlış politikalar, yeni yatırımların yapılmaması, deniz yoluna yakın irtibatlı bir limanın bulunmaması, 1980’li yıllardaki yüksek enşasyon ve ihtiyaçların yüksek faizle bankalardan karşılanması, Erdemir’in kuruluşundaki yüzde 25,5’lik payının 30 Nisan 1987 tarihinde bedelsiz olarak (KOİ) Kamu Ortaklığı İdaresi’ne devir edilmesi Karabük Demir Çelik’i çok zor durumda bıraktı. Fabrika, 1994 yılını 231 Milyon dolar zararla kapattı. 5 Nisan 1994 tarihli ekonomik kararlar çerçevesinde Karabük Demir Çelik Fabrikaları’nın özelleştirilmesine, bunun mümkün olmaması halinde kapatılmasına karar verildi. İlk defa bir şehir kendisinin kurtuluşu için büyük bir mücadeleye girdi. Yollar kapatıldı, halk, işçi, esnaf, işadamı ve politikacılar eylem yaptı. 8 Kasım 1994 tarihinde Karabük’ü Ankara’ya bağlayan yollar kapatıldı. Kararlı mücadele sonucunda hükümet geri adım attı. Kapatma kararından vazgeçilerek 30 Mart 1995 tarihinde tesisler dünyada örneği bulunmayan bir şekilde 1 liraya çalışanlara ve yöre halkına satılarak özelleştirildi. Özelleştirilme sonrası modernizasyon ve tesis yenileme çalışmalarına başladı. Çelik üretim sistemi değiştirilerek, konverter sisteme geçildi
KUTU
ATATÜRK İLE İNÖNÜ'NÜN ARASINI AÇAN SSCB GEZİSİ
Başbakan İsmet Paşa 1932 yılında Sovyetler Birliği ve İtalya'ya giderek teknik yardım ve kredi anlaşmaları imzaladı. İtalyan kredisinin daha sonra gerçekleşmeyecek olmasına karşın, Sovyetler Birliği'nin, sanayi programına giren bazı fabrikaları Türkiye'de kredi ile kurulması devletçilik ilkesinin hayata geçirilmesinde çok önemli bir rol oynadı. Aynı yıl çıkartılan Devlet sanayi ofisi kanunu ise Mustafa Kemal ve İsmet Paşa'nın aralarının açılmasına neden oldu. Bu kanun Ofis'e devlet adına fabrikalar kurmak ve işletmek yanında, kurulmak istenen özel fabrikalara izin vermek ya da vermemek, izin verilenlere nezaret etmek, kuruluş gerekçelerine göre çalışıp çalışmadıklarını denetlemek yetkisi veriyordu. İsmet İnönü'nün radikal iktisat vekili Şerif Bey, İş Bankası'nın bir kâğıt fabrikası kurma teşebbüsünü bu kanuna dayanarak engelleyince, hükümetin sanayi politikasının gidişatından rahatsızlık duyanların arasında bulunan Atatürk duruma müdahale etti. Başvekil İsmet Paşa'yı, iktisat vekili Mustafa Şerif Bey'in yerine, İş Bankası'nın kurucusu olan ve iş camiasıyla iyi ilişkileri ile tanınan Celal Bayar'ı atamak zorunda kaldı.
İsmet Paşa'nın Sovyetler Birliği'ne yaptığı gezinin Türkiye gelen ve aralarında Karabük demir çelik fabrikasının da bulunduğu sanayi tesisleri için rapor hazırlayan uzman heyeti de Atatürk ve İnönü arasında sorun yaratmıştı. SSCB heyetinin raporuyla yetinmeyen Mustafa Kemal, Sovyet heyetinin hemen ardından bir Amerikan heyetini ülkeye davet ederek yatırım programındaki projeler için maliyet-zarar analizleri yanında, ülkenin iktisadi koşulları, doğal donanım, sermaye birikimi, sanayi, ulaştırma yapısı, dış ve iç ticaret maliyesi, para ve banka sistemi, vakışarı, çalışma sorunları, sağlık ve eğitim hizmetleri ve kamu yönetimi hakkında rapor hazırlattı.