ÜRDÜN, ORTA DOĞU’NUN AZ GELİŞMİŞ ÜLKELERİNDEN BİRİ OLMASINA RAĞMEN POLİTİK OLARAK EN İSTİKRARLI ÜLKESİ KABUL EDİLİYOR. KOMŞUSU İSRAİL İLE ILIMLI SİYASİ İLİŞKİLER SÜRDÜREN VE BU NEDENLE ARAP DÜNYASI TARAFINDAN ZAMAN ZAMAN ELEŞTİRİLEN ÜRDÜN, EKONOMİSİNİ YOĞUN OLARAK HİZMET SEKTÖRLERİ VE ÖZELLİKLE TURİZM GELİRLERİYLE BESLİYOR. KIZILDENİZ’E AÇILAN AKABE LİMANI İLE ORTA DOĞU TİCARETİNDE ÖNEMLİ BİR ÜS KONUMUNDA OLAN ÜLKE, TÜRKİYE İLE İKİLİ İLİŞKİLERİNDE DE ILIMLI BİR POLİTİKA İZLİYOR. BU ÇERÇEVEDE ÜRDÜN, GELİŞEN İMALAT SANAYİSİ İÇİN TÜRK MAKİNE İHRACATÇILARINA ÖNEMLİ BİR POTANSİYEL SUNMAYA DEVAM EDİYOR.

 

Resmi adıyla Ürdün Haşimi Krallığı, Orta Doğu’da politik olarak en istikrarlı ülkelerden biri olmayı sürdürüyor. Ülkenin kuruluşundan beri iktidarda olan Haşimi Ailesi’nin Hz. Muhammed’e kadar uzanan soy bağı ile Müslüman dünyasında da etkili olması ve benzer bir yaklaşımla Filistin’deki kutsal İslam eserleri üzerinde hâkimiyet iddiası, Ürdün’ün bölge siyasetinde etkili bir söz sahibi olmasını sağlıyor. Bu çerçevede İsrail ile ılımlı bir siyaset izleyen ve barış imzalayan ilk ülkelerden biri olan Ürdün, Kudüs’ün en tartışmalı bölgesi Mescid-i Aksa’nın güvenliği başta olmak üzere İsrail-Filistin sorununda da her zaman arabulucu ülke olma misyonuna devam ediyor.

ÜÇ BÜYÜK DİNİN KESİŞİM NOKTASI 

İnsanoğlunun ilk yerleşim yerlerinden biri olan Ürdün, eski çağlardan beri pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Günümüzde Ürdün’ün bulunduğu topraklarda insan yaşamı Eski Taş Çağı’nda başlarken, Tunç Çağı’nın sonunda bölgede üç krallık ortaya çıktığı biliniyor: Ammonlular, Moavlılar ve Edomlular. İlerleyen dönemlerde bölge siyasetinde etkili onlarca imparatorluk ve devletin himayesine giren bölge, Birinci Dünya Savaşı sırasında gerçekleşen Arap Ayaklanmasının ardından Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılarak Birleşik Krallık mandasına girdi. Mavera-i Ürdün (Transürdün) Emirliği 1921’de Britanya himayesi altında I. Abdullah tarafından kurulurken, 1946’da Mavera-i Ürdün Hâşimi Krallığı adıyla bağımsızlığını elde etti. Ülke 1948 Arap-İsrail Savaşı’nda Batı Şeria’yı ele geçirmesinin ardından 1949’da Ürdün Hâşimi Krallığı adını aldı. Batı Şeria’yı 1967’de İsrail’e kaybeden Ürdün, 1988’de bölge üzerindeki hak taleplerinden vazgeçti ve 1994’te İsrail ile barış antlaşması imzalayan ikinci Arap devleti oldu.

SORUNLARA RAĞMEN EKONOMİSİ GELİŞMEYE DEVAM EDİYOR

Ürdün, 2024 yılında 54 milyar dolar olacağı tahmin edilen GSYİH’si ile 196 ülke arasında 91’inci sırada bulunurken, 4.705 dolarlık kişi başına milli gelir ile de dünyada 122’ sırada yer alıyor.Uluslararası piyasalarda “gelişmekte olan ekonomi” olarak sınıflandırılan Ürdün ekonomisinin önemli sorun başlıkları da yıllardır çözüm bekliyor. Yetersiz su ve enerji kaynakları, yüksek nüfus artışına bağlı işsizlik ve gelir dağılımı bozuklukları, yüksek enflasyon ve yoksulluk, dış yardımlara bağımlılık ve yüksek iç ve dış mali açıklar Ürdün ekonomisinin başlıca yapısal sorunları olmaya devam ediyor. Diğer yandan, bölgesel siyasi istikrarsızlıkların neredeyse tam ortasında bulunan Ürdün, yaşanan mülteci akınlarından da olumsuz etkileniyor. Nitekim, ülkenin süregelen bütçe açığının azaltılması amacıyla uygulanan IMF destekli programlar da politik kaygılar nedeniyle tam olarak hayata geçirilemiyor. Devletin ekonomideki ağırlığının azaltılarak kamu-özel sektör iş birliği güçlendirilmek istense de kamu sektörü hala milli gelire en fazla katkı sağlayan sektör olmayı sürdürüyor.Bu çerçevede, Ürdün’ün mali ve dış ticaret dengesinin dış yardımlarla doğrudan ilişkili olduğu söylenebilir. Dış destek aldığı ülkelerin başında gelen Körfez ülkelerinin petrol piyasasında yaşanan dalgalanmalara duyarlılığı ve son dönemde petrol fiyatlarının düşük seyretmesi dış yardımları sınırlarken, bu ülkelerde yaşayan Ürdün vatandaşlarının sağladığı döviz gelirlerinin de azalmasına neden oluyor. Bununla birlikte, Kral Abdullah’ın tahta geçmesi ve IMF destekli uygulanan liberalleşme politikaları sayesinde Ürdün ekonomisi, 2000’li yıllarda girdiği toparlanma süreciyle birlikte önemli bir rekabet gücü kazanmış gözüküyor.

DIŞ TİCARETİNDEKİ KRONİK AÇIKLAR SÜRÜYOR

2000 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne üyeliği, özelleştirme politikaları, AB ve ABD ile imzalanan STA’ların ardından Ürdün, Orta Doğu’nun istikrarlı bir ekonomisi haline gelmiş durumdadır. Özellikle bilgi teknolojileri sektöründe ve nitelikli sanayi bölgelerinde büyüme daha fazla hissedilmiş; geleneksel ihraç pazarları olan Irak’a ve Körfez ülkelerine yapılan ihracat-ta da ivme kaydedilmiştir. Bununla birlikte, DünyaBankası değerlendirmesine göre Ürdün pandemi şokundan kurtulmuş olsa da işsizlik sorununda halen iyileşme gösterememiştir.Diğer yandan, kısıtlı sanayi altyapısı ve ham madde kıtlığı nedeniyle Ürdün, dış ticaretinde geçmişten bugüne kronik açıklar veren bir ülkedir. Göçlerle hızlanan nüfus artışıyla beraber, petrolde ve gıda maddelerinde dışa bağımlılık durumu daha da artan ülkede, 1980 yılından itibaren ithalatın ihracatla dengelenmesine çalışılmış; özellikle tıbbi malzeme veilaç, tekstil, gübre, çimento gibi sanayi sektörlerinde gelişim desteklenmiştir.

EKONOMİ GÜCÜNÜ HİZMET SEKTÖRLERİNDEN ALIYOR

Ürdün Orta Doğu’nun petrol üretemeyen az sayıdaki ülkelerinden biridir. Ekonomisi hizmet sektörüne, turizme ve yabancı yardıma bağımlıdır. Bunun yanı sıra Ürdün hummalı bir yapılanma içindedir. Amman başta olmak üzere, yeni evlerin, yolların ve yeni alışveriş merkezlerinin süratli bir şekilde inşası, Ürdün’ün tamamında büyük bir hareketliliğin olduğunu gösteren en önemli öğedir. Ülkedeki tarım sektörü mütevazı bir öneme sahipken, sanayi sektörleri ise GSYİH’nin yaklaşık yüzde 29’unu oluşturmaktadır. Toplam ihracatın yüzde 90’ı da sanayi ürünlerinden gerçekleşir. Diğer yandan Ürdün’ün sanayi sektörü esas olarak “madencilik ve taş ocakçılığı” ile “imalat” alt sektörlerinden oluşur. Büyük ölçekli endüstriler temel olarak fosfat ve potas madenciliği ile endüstriyel çimento, gübre ve rafine edilmiş petrol üretiminde gerçekleşirken, imalat sektörlerinin karşılaştığı zorluklar; enerji kaynaklarının kısıtlı olması nedeniyle yüksek üretim maliyetleri, finansman araçlarının yokluğu ve genel olarak zayıf satın alma gücünün yanı sıra geleneksel pazarlara akan malların zayıf hareketinden dolayı satış faaliyetindeki düşüş ile özetlenebilir. Ürdün’deki hizmetler sektörü ise son yıllarda GSYİH’ye yüzde 60 ila yüzde 70 arasında katkı sağlarken, ülkedeki iş gücü piyasasının da yaklaşık yüzde 75’ini üstlenir. Ürdün’de sadece turizm sektörü GSYİH’nin yaklaşık yüzde 12’sini oluşturur ve toplam iş gücünün yüzde 3’ünü istihdam eder.

İKİLİ İLİŞKİLERDE ILIMLI SEYİR DEVAM EDİYOR

Türkiye ile Ürdün arasındaki tarihsel ilişkiler çok köklüdür ve bölgesel meselelere yaklaşımda da halen eş güdümlü bir siyaset izlenmektedir. Örneğin bölgenin en önemlis orunu olan Filistin meselesinin iki devletli temelde çözümlenmesi, Kudüs’ün ve buradaki kutsal mekanların statülerinin korunması ve Filistin halkının meşru haklarının savunulması konularında iki ülke hemfikirdir.Türkiye ile Ürdün arasındaki ticarî ve ekonomik ilişkiler de son yıllarda büyük ivme kazanmıştır. 2009 yılında imzalanan serbest ticaret antlaşması ile iki ülke arasında 2010 yılında 500 milyon dolar seviyesinde seyreden ticaret hacmi on yıldan az bir sürede yaklaşık iki katına çıkarak 1 milyar dolar seviyesine yükselmiştir. Ancak Ürdün hükümeti 2018 yılı mart ayında aldığı bir kararla, iki ülke arasındaki serbest ticaret anlaşmasını, yerli sanayi ve tarım sektörlerini korumak adına askıya aldığını açıklamış ve Türkiye’den ithal edilen mallar için STA kapsamında belirlenen tavizli gümrük vergileri yerineDTÖ’nün “en çok gözetilen ulus” (MFN) vergilerini tahsil etmeye başlamıştır.Bu çerçevede Türkiye’nin Ürdün’e ihracatında öne çıkan ürün grupları makineler, örme eşya, plastikler ve mamulleri, demir veya çelikten eşya, mineral yakıtlar ve yağlar, elektrikli makine ve cihazlar ile motorlu kara taşıtları olarak sıralanırken, Türkiye’nin Ürdün’den ithalatında ise gübreler, çimento, inorganik kimyasallar, optik, fotoğraf, ölçü, tıbbi alet ve cihazlar ile yağlı tohum ve meyveler ile eczacılık ürünleri ilk sıralarda yer alıyor.

ÜRÜDÜN İLE TİCARET POTANSİYEL VADEDİYOR

Ülkenin ekonomik verilerive makine özelinde güncel ticaret rakamlarını incelediğimizde, BM İstatistik Bölümü verilerine göre Ürdün’ün makine ihracatının, 2023’te yüzde 12,9 artarak 281,5 milyon dolar olarak kayda geçtiğini görüyoruz. Ürdün’ünen çok makine ihraç ettiği ülkeler sıralamasında ise ilk sırada 70,6 milyon dolarla ABD, ikinci sırada 43,8 milyon dolarla Suudi Arabistan ve üçüncü sırada 17,5 milyon dolarla BAE yer alıyor. 2023’te Türkiye, Ürdün’den gerçekleştirdiği makine ithalatında yüzde 14,9’luk artışla 7’nci sırada yer alırken, 3,8 milyon dolar değerinde makinealımı yapmıştı. Bu dönemde Ürdün’ün Türkiye’ye gerçekleştirdiği 119,6 milyon dolarlık toplam ihracat içindeki makinenin payı da yüzde3,2 olarak kayda geçti. Aynı dönemde Bahreyn’in toplam ihracatının 12,6 milyar dolar olduğunu ve makine ihracatının toplam ihracattan yüzde 2,2 pay aldığını da söyleyelim.Diğer yandan, makine ithalatının, 25,7 milyar dolarlık toplam ithalattan yüzde 6,9 pay aldığı Ürdün’de, geçtiğimiz yıl 1,8 milyardolar tutarında makine ithal edildi. BM İstatistik Bölümü verilerine göre Ürdün’ün en fazla makine ithal ettiği ilk10 ülke listesinin ilk sırasında 540,6 milyon dolarla Çin yer alıyor. Listenin ikinci sırasında bulunan Almanya’dan 242,9 milyon dolar değerinde makine ithal edilirken, üçüncü sıradaki ABD’den 2023’te ithal edilen makinelerin değeri ise 206,6 milyon dolar oldu. Bu dönemde Ürdün’ün makine ithalatında 5’inci sırada yer alan Türkiye’den de yüzde 5,5’lik düşüşle89,7 milyon dolarlık ithalat gerçekleştirildi.Bu veriyle, Ürdün’ün toplam 1,8 milyar dolarlık maki-ne ithalatından 2023’te Türkiye’nin aldığı payın yüzde 5,1 oranında gerçekleştiğini; Ürdün’ün Türkiye’den yaptığı 786,2 milyon dolarlık toplam ithalat içinde makinenin payının ise yüzde 11,4 olduğunu söyleyebiliriz.

ÜRDÜN İLE TİCARETTE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

  1. Ürdünlü tüccarlar uzun zamana dayalı, geçmi ten gelen ikili ticari ilişkilerle satın alma kararı verir. Ürdünlü tüccarların sözleşmelere sadakati ise yüksektir. 
  2. Ürdün’de tanışmada el sıkışma ve kartvizit değişimi önem arz eder. 
  3. Ürdünlüler iş yapacakları insanları yakından tanımak ve kişisel bağ kurmak isterler. Bu çerçeve- de, iş yapmak istenilen güvenilir iş insanlarına dostane tavır sergilemek faydalı olacaktır. 
  4. Randevuların önceden planlanması ve randevu saatinden önce karşı tarafla iletişime geçilip randevu saatinin  hatırlatılması ve teyit edilmesi tavsiye edilir. Genellikle randevu saa- tine uyulmakla beraber kimi zaman gecikmeler yaşanabilir. Bu duruma da hazırlıklı olunması ve anlayışla yaklaşılması tavsiye edilmektedir. 
  5. Öğleden sonra kamu ku- rumlarında çalışan sayısı azaldığı için iş görüşmelerinin saat 14.00’dan sonraya bırakılmaması tavsiye ediliyor. 
  6. Ürdün’de misafirperverlik önemlidir. Ürdünlüler uzun yemek saatlerini severler. Misafire ikram edilen yemeklerin mümkün olduğu ölçüde en azından tadına bakılması beklenir.

    Kaynak: Ticaret Bakanlığı, Ürdün Pazar Bilgileri Raporu