2023 YILINA YÜKSEK ENFLASYONLA MÜCADELE İÇİN UYGULANAN SIKI PARA POLİTİKALARI DAMGASINI VURDU. SIKILAŞMA İLE DÜNYA EKONOMİSİ VE TİCARETİ ÖNEMLİ ÖLÇÜDE YAVAŞLARKEN, ORTA DOĞU’DAKİ YENİ JEOPOLİTİK GELİŞMELER RİSKLERİ ARTIRDI. ABD İLE MÜTTEFİKLERİ VE ÇİN İLE GÜNEY ÜLKELERİNDEN OLUŞAN İKİ GRUP ARASINDAKİ TİCARİ AYRIŞMANIN KESKİNLEŞTİĞİ 2023 YILI, “NORMAL ÖTESİ” OLARAK GERİDE KALDI. PEKİ, 2024 YILI “NORMAL” BİR YIL OLABİLİR Mİ? DÜNYA EKONOMİSİ İLE TİCARETİ EN AZINDAN ORTALAMALARDA BÜYÜMELER GÖSTEREBİLİR Mİ?
Geride kalan dört yıl, 2020-2023 dönemi, farklı unsurlarıyla “normalin ötesinde” yıllar olarak gerçekleşti. 2020 yılındaki salgın küresel ekonomide ve ticarette daha önce yaşanmayan gelişmelere ve daralmaya neden oldu. Ülkeler çok genişletici politikaları uygulamaya koydular. 2021 yılında ise aşılamayla salgının kontrol altına alınması sonucunda iktisadi faaliyetlerde büyük bir geri dönüş yaşandı. Tedarik sıkıntılarıyla birleşen “intikam tüketimi” 2021 yılında dünya ekonomisi ve ticaretinde beklentilerin üzerinde bir büyümeye neden oldu.2022 yılı ise savaşla başladı ve savaş büyük bir jeopolitik kırılmaya yol açtı. Enerji ve gıda krizleri yaşandı. Enerji ve emtia fiyatlarındaki artışlar son 40 yılın en yüksek enflasyonunu yarattı. Dünya ekonomisi ve ticareti 2022 yılının özellikle ikinci yarısından itibaren yavaşlamaya başladı. 2023 yılına da yüksek enflasyonla mücadele için uygulanan sıkı para politikaları damgasını vurdu. Sıkılaşma ile dünya ekonomisi ve ticareti önemli ölçüde yavaşlarken, Orta Doğu’daki yeni jeopolitik gelişmeler riskleri artırdı. ABD ile müttefikleri ve Çin ile güney ülkelerinden oluşan iki grup arasındaki ticari ayrışmanın keskinleştiği 2023 yılı, “normal ötesi” olarak geride kaldı. Peki, 2024 yılı normal bir yıl olabilir mi? Dünya ekonomisi ile ticareti en azından ortalamalarda büyümeler gösterebilir mi? Bunu da zaman gösterecek.
2024 YILISEÇİMLER YILI OLACAK
2024 yılının önemli bir özelliği dünya nüfusunun yarısının seçim sandıklarında oy kullanacak olması. ABD, Rusya, Hindistan, Birleşik Krallık ve AB’de başkanlık, parlamento ve kurumlar için seçimlere gidilecek. Bunun dışında yine çok sayıda ülkede de bölgesel seçimler yaşanacak. Örneğin bu ay Tayvan’da yapılacak seçim de küresel ölçüde kritik bir önem taşıyor. Son yıllarda yaşanan gelişmeler sonrası ekonominin, savaşların ve mülteci sorunlarının seçimlerde belirleyici olması beklenirken, ABD’de yapılacak başkanlık seçimi tüm dünyanın gündemin-de olmaya devam ediyor. Özellikle Trump’ın yeniden aday olması ve seçilmesi halinde Çin karşıtlığı başta olmak üzere küresel ilişkilerin daha da sertleşmesine kesin gözüyle bakılıyor. Seçimler öncesi hükümetlerin ekonomileri rahatlatma çabaları ise büyümelere katkı sağlayabilir.
JEOPOLİTİK RİSKLER ARTIYOR
2024 yılında üç önemli alanda yüksek jeopolitik riskler yaşanmaya devam edecek. Rusya-Ukrayna savaşı halen düşük yoğunlukta olsa da sürüyor ve Batı, Rusya’yı yaptırımlarla zayıflatamadığının farkına varıyor. Ukrayna’nın uzun süre desteklenmesi ihtiyacı ise Batı siyasetinde tartışmalara neden oluyor. AB’nin Ukrayna’ya tam üyelik kapısını açmış olması süreci farklı bir alana taşıyabilir ve Rusya seçimleri öncesi çatışmaların yoğunluğu yeniden artış gösterebilir.Orta Doğu’daki savaş da beklentilerden uzun sürecektir ve muhtemelen politik düzlemde çözülecektir. Tayvan ise Çin ile ABD arasında en önemli gerginlik alanı olmaya devam edecektir. Tayvan seçimleri sonrası Çin’in daha aktif bir politika izlemesive gerginliğin artması da beklenebilir.Bu üç risk alanı, geçen yıldan miras kalan risklerken, bu yılın hemen başında gerçekleşen İran-Pakistan gerilimi, jeopolitik risklerin daha da yaygınlaşabileceğini gösteriyordu. Diğer yandan jeopolitik riskler, özellikle küresel ticareti sınırlayan ve maliyetlerini artıran bir yapıya da bürünmeye başlıyor.
EN ÖNEMLİ KÜRESEL RİSK ENFLASYONLARIN YENİDENYÜKSELMESİ
2024 yılında ekonomik risklerin en önemlisi ise jeopolitik kaynaklı yeni fiyat artışları ile enflasyonun tekrar yükselmesi ve parasal gevşeme ile faiz indirimlerinin gecikmesi olacaktır. Böyle bir senaryo içinde dünya ekonomisi için durgunluk ve iflaslar kaçınılmaz hale gelir. Diğer bir risk kaynağı ise Çin ekonomisinde kalıcı toparlanmanın sağlanamamasıdır. Çin 2022 ve 2023 yıllarındaki yapısal sorunlarıyla dünya ekonomisine yeterince katkı sağlayamadı. 2024 yılına girerken de yapısal sorunlar sürüyor ve ekonomiye aktarılan kaynaklar artmaya devam ediyor. Çin’de büyümenin yüzde 5’in altında kalması, dünya ekonomisinde büyümeyi de sınırlandırır. Çin ile ekonomik ilişkisi yüksek ülkelerde ise performans daha hissedilir şekilde zayıf kalacaktır.
FAİZLERDE İNDİRİM VE İKTİSADİ FAALİYETLERDE TOPARLANMA BEKLENTİSİ
2024 yılında küresel ekonomide en önemli olumlu beklenti, enflasyonların kalıcı olarak gerilemesi ve büyük merkez bankalarının faiz indirimlerine başlamasıdır. ABD, AB ve Birleşik Krallık’ta enflasyonlarda düşüş hızlandı ve 2024 yılına ilişkin fiyat istikrarı beklentisi de artış gösteriyor. Buna bağlı olarak merkez bankaları haziran ayından itibaren faiz indirimlerine başlayabilir ve yıl sonuna kadar 100-150 baz puan faiz indirimi yapabilirler. Faiz indirimlerinin başlaması beklentisi de ikinci çeyrekten itibaren beklentilerde iyileşmelere yol açacaktır. Üçüncü çeyrekten itibaren iktisadi faaliyetlerde büyüme beklenebilir, yılın son çeyreğinde ise en hareketli dönem yaşanabilir.
KÜRESEL EKONOMİDEYİNE YAVAŞBÜYÜME VAR
2024 yılına girerken enflasyonlarda önemli düşüşler gerçekleşmeye devam ediyordu. Muhtemelen 2024’ün ilk yarısında yüzde 2 hedeflerine yaklaşılmış olabilir. Enflasyonlarda kalıcı düşüşler sağlanırsa 2024 yılının ikinci yarısından itibaren faiz oranlarında gerileme ve para politikalarında gevşeme de beklenebilir. Buna bağlı olarak ilk çeyrekte durağan, ikinci çeyrekte beklentilerin iyileştiği, ikinci yarıda ise büyümenin toparlandığı bir yıl olması öngörüsü yanlış olmayacaktır. Bu çerçevede, 2024 yılında dünya ekonomisinde yüzde 2,5, dünya ticaretinde ise yüzde 4,5’lik bir büyüme beklenebilir. Ancak, kriz beklentisi olmamakla birlikte, 2024 yılında büyümenin yine zayıf seyretmesi olasılığı devam ediyor.
DOLAR GÜÇLÜKALMAYADEVAM EDECEK
Enflasyonlarda kalıcı düşüş ve para politikalarında ikinci yarıdan itibaren gevşeme olacağı senaryosu içinde 2022 ve 2023 yıllarında değerli kalan doların özellikle yılın ilk yarsında yine güçlü kalacağı bekleniyor. Avro-dolar paritesi 2024 yıl ortalaması 1,11 olarak öngörülürken, ABD’de kasım ayında yapılacak seçimlerde Trump’ın aday olması ve kazanması halinde doların daha da değer kazanması beklenebilir.
TÜRKİYE’DE ÖNCELİK MEVCUT EKONOMİ POLİTİKALARININ SÜRDÜRÜLMESİ
Tüm bu beklentiler çerçevesinde Türkiye’nin ihracatta rekabet gücünü korumasıve ihracatın artırılması için öncelikle mevcut politikaların değiştirilmeden sürdürülmesi ve enflasyonda gerileme sağlanması gerekli. İhracat 2024 yılında büyümenin ana unsuru olarak görülmeye devam edilecek. Büyümeye yeterli destek vermesi için ihracatın özellikle finansman tarafında artan oranda desteklenmesi gerekiyor. Bu kapsamda, ihracat finansman maliyetlerinde ek bir indirim çok faydalı olacaktır. TL seviyesi de kritik unsur olmaya devam edecektir. TL’de en azından enflasyon kadar bir değer kaybı rekabet gücünün korumasını sağlayabilir. Geçmiş dönemde oluşan rekabet gücü kaybının telafisi ise bir diğer öncelik olmalıdır.
TÜRKİYE EKONOMİSİNDE BÜYÜMENİN KOMPOZİSYONU DEĞİŞECEK
Türkiye ekonomisi için 2024 yılında öncelikli hedef enflasyonla mücadele ve cari işlemler açığında kalıcı iyileşme sağlanması olacaktır. Bu hedeflere dönük ola-rak sıkı para politikası yıl boyunca sürecektir. 2024 yılı bütçesi deprem harcamaları nedeniyle yüksek bir açık verebilir ve enflasyonla mücadeleye katkısı da sınırlı kalabilir. 2024 yılında yüzde 4 büyüme hedefine ulaşılsa da büyümeye iç tüketim yerine bu kez ihracat ve yatırımlar katkı sağlayacaktır. Özellikle hizmet gelirlerindeki artış ve ithalatın yavaşlamasıyla cari işlemler açığı da azalacaktır. En önemli gösterge ise enflasyon olacaktır. Mayıs ayında yüzde 72 ila yüzde 75 aralığına kadar yükselmesi beklenen enflasyonda haziran ayından itibaren hem baz etkisiyle hem de sıkılaştırıcı politikalar sonucu düşüş yaşanacaktır ve yıl sonunda yüzde 38 ila yüzde 40 enflasyona ulaşılacaktır.