JAMES WEBB UZAY TELESKOBU’NUN PAYLAŞTIĞI İLK GÖRÜNTÜLER, İNSANOĞLUNUN EVRENİ ANLAMA SERÜVENİNE YENİ BİR HEYECAN KATIYOR. EVRENİMİZİN EN GENÇ HALİNE İLİŞKİN AYRINTILI GÖRÜNTÜLER PAYLAŞMAYA DEVAM EDEN WEBB TELESKOBU, DAHA ŞİMDİDEN, ORADA OLAN AMA GÖRÜNTÜLEYEMEDİĞİMİZ MİLYONLARCA GALAKSİYİ GÖRÜNTÜLEMEYİ BAŞARDI.
Geçtiğimiz yılın sonunda uzaya fırlatılan James Webb Uzay Teleskobu, uzun bir hazırlık ve test sürecinden sonra, ilk renkli görselleri Temmuz ayı ortasında paylaşmaya başladı. Karina Bulutsusu, WASP96 B öte gezegeni, NGC 3132 gezegenimsi bulutsusu, Stephan Beşlisi ve SMACS 0723 isimli galaksi kümesine ait olan bu ayrıntılı görseller, sadece astronomları değil kamuoyunu da çokça heyecanlandırmış durumda. Aslında insanoğlu, uzayın derinliklerini ilk kez fotoğraflamıyor. Hubble ve Kepler gibi uzay teleskopları daha önce defalarca kez benzer görseller yakalamıştı. Ancak Webb Teleskobu tarafından yakalanan bu görselleri daha önce yayımlananlardan ayıran çok önemli bir detay var: Dünyadan milyarlarca ışık yılı uzaklıkta bulunan binlerce galaksiyi tek karede yakalayan bu fotoğraflar, evrenin ve zamanın şimdiye kadar çekilmiş en derin, en eski ve en detaylı fotoğrafları
olarak bilim dünyasına eşsiz ve yepyeni veriler sunuyorlar.
EVRENİN GENÇLİĞİNE ZAMAN YOLCULUĞU
James Webb Uzay Teleskobu’nun Yakın Kızılötesi Kamerası (NIRCam) ile yakalanan ve 4,6 milyar yıl önce oluşan SMACS 0723 isimli galaksi kümesine ait olan görüntüde, şimdiye kadar gözlemlenmiş olan en sönük cisimler de dâhil olmak üzere binlerce galaksi bulunuyor. Bu da “Webb’in başarabileceklerinin bir göstergesi” olarak yorumlanıyor. Sık sık Hubble Uzay Teleskobu ile kıyaslanan Webb Teleskobu, Hubble’ın aksine temelde kızılötesi dalga boylarını algılayabiliyor. Peki bu, Webb Teleskobu’nu neden bu kadar özel kılıyor? Evrenin genişlemesi nedeniyle Dünya’dan uzakta bulunan galaksilerin ışığı, elektromanyetik spektrumun görünür olan kısmından kızılötesi kısmına kayar. Başka bir deyişle, uzak galaksiler yalnızca kızılötesi dalga boylarında görülebilir bir hâldedir. Galaksi kümelerinin yerçekimi, ardında bulunan cisimlerin yaydığı ışığı büker ve büyütür; Webb Teleskobu’nun sahip olduğu teknoloji, gökbilimcilerin oldukça uzakta bulunan gök cisimlerini görmelerine olanak tanıyor. Kızılötesi ışığın incelenmesiyle yeni doğan yıldızları kaplayan ve gizleyen toz bulutlarının ötesi görülebiliyor ve bu sayede evrenin daha önce görülmemiş, çok uzak köşelerine bakmak mümkün hâle geliyor.
30 YILLIK BEKLEYİŞ SONA ERDİ
İsmini 1961’den 1968’e kadar NASA’nın yöneticiliğini üstlenen bürokrat James Edwin Webb’den alan James Webb Uzay Teleskobu’nun tarihi, ilk tasarlandığı yıl olan 1989’a süren gecikmelerin sonunda NASA’ya yaklaşık olarak 10 milyar dolara mal olan Webb Teleskobu, şimdiye kadar yapılmış en karmaşık uzay gözlemevi olarak biliniyor. 6,5 metre genişliğindeki ana aynası katlanmış bir şekilde Aralık 2021’de uzaya fırlatılan teleskobun aynasının sorunsuz şekilde açıldığından emin olmak için gökbilimciler, ince alüminyum kaplı polimer film katmanlarından yapılmış olan tenis kortu büyüklüğündeki güneş kalkanını defalarca kez test ettiler. Sonrasında ise teleskobun diğer parçalarını uzayın donduruculuğundan korumakla ve bunları sorunsuz şekilde kalibre etmekle baş etmek zorunda kaldılar. ABD Başkanı Joe Biden, evrenin tarihindeki şimdiye kadar belgelenmiş en eski ışığı gösteren bu görüntü yü kavramanın oldukça zor olduğunu belirtirken; NASA Yöneticisi Bill Nelson da bu görüntünün evrenin yalnızca küçük bir noktasını gösterdiğini ifade ediyor. Öte yandan Harvard’da gökbilimci olarak görev yapan Dimitar Sasselov, bu görüntün “erken evren” olduğuna dikkat çekiyor ve sonucun bütün beklentilere değdiğini söylüyor. Görüntülere dair konuşan Dr. Amber Straughn ise “Sadece görüntü olarak bile muhteşemler. Bilimin detaylarının arkasında saklı ipuçlarıyla yapabileceklerimizi görmek ise beni çok heyecanlandırıyor.” diyor. James Webb Uzay Teleskobu’nun paylaştığı işlenmiş ilk görüntülere, burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz.