Amerika Birleşik Devletleri (ABD), 330 milyona yaklaşan nüfusu ve 20 trilyon doları aşan GSYİH’si ile dünyanın en önemli pazarlarından biri. Ülke, 2,6 trilyon dolarlık ithalatıyla dünyanın en büyük ithalatçısı olma özelliğinin dışında...

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), 330 milyona yaklaşan nüfusu ve 20 trilyon doları aşan GSYİH’si ile dünyanın en önemli pazarlarından biri. Ülke, 2,6 trilyon dolarlık ithalatıyla dünyanın en büyük ithalatçısı olma özelliğinin dışında, yine 1,7 trilyon dolarla Çin’den sonra dünyanın en büyük ihracatçısı ve dünyanın en büyük doğrudan yabancı sermaye kaynağı konumuyla hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin yöneldiği bir hedef pazar olmaya devam ediyor. ABD ekonomisi, dünya ekonomisini birebir etkileme gücüne sahip olması nedeniyle de dünyada önemli ve belirleyici bir ekonomi olarak gösteriliyor. Dünya çapında serbest piyasa ekonomilerinin en büyük örneği olan ABD ekonomisinde, üretim ve hizmetlerin büyük bir bölümü özel sektör tarafından üretilip tüketilirken, dünya çapında kamunun ağırlığının bu kadar az olduğu başka bir ekonomi bulunmuyor.

ABD ekonomisinde yapısal olarak rol oynayan iki temel unsur ise zengin doğal kaynaklar ve nitelikli iş gücü olarak gösteriliyor. ABD, verimli toprakları, zengin mineral yatakları, elverişli iklim koşulları ve diğer doğal kaynaklarıyla ekonomik büyümenin sağlanması açısından çok uygun bir ortama sahipken, aynı zamanda iletişim ve bilgi teknolojileri alanında kolay uyum sağlayabilen ve yetenekli iş gücünün eğitimine de büyük önem veriyor. Tüm dünyada “beyin göçü” olarak adlandırılan, bilim ve teknoloji dallarında eğitim almış yetenekli ve zeki gençlerin ABD ekonomisine kazandırılması da sorunların çözümünde anahtar rolü olan bir araç olarak görülmeye devam ediliyor.

Ülkede, bilgi ve iletişim teknolojileri, hizmet sektörünü ekonominin en önemli bileşeni haline getirmiş durumda. Ekonomiye yön veren başlıca sektörlerse motorlu taşıtlar, uzay ve havacılık, iletişim, kimyasallar, makine ile elektronik ve bilişim sektörleri olarak öne çıkıyor. Ülkede 1990’lı yıllarda yaşanan teknolojik dönüşümle birlikte geleneksel imalat sanayisinin bir bölümü yüksek teknoloji ve iş gücü verimliliğine uyum sağlarken, ithal girdi düzeyi yüksek mamul mallar üreten sektörler ciddi zorluklarla karşılaşmış ve üretimlerini daha düşük maliyetli ülkelerde sürdürme yoluna gitmişlerdi.

KOLONİLERİN ÖNLENEMEZ YÜKSELİŞİ

Elli eyalet ve bir federal bölgeden oluşan bir federal anayasal cumhuriyeti olan ABD, Kuzey Amerika kıtasının ortasında, Büyük Okyanus ve Atlas Okyanusu’nun arasında uzanıyor. Kuzeyinde Kanada, güneyinde ise Meksika ile sınırı bulunan ülke, kıtanın kuzeybatısında Alaska ile Büyük Okyanus’ta yer alan Hawaii takımadalarında, ayrıca Karayipler ve yine Büyük Okyanus’ta denizaşırı topraklara da sahip bulunuyor.

Amerika Kıtasının 1492’de keşfinden sonra İspanyollar, Portekizliler, Fransızlar ve İngilizler, buradaki yerli halkların aleyhine toprak sahibi olurken, Avrupalılar kıtadaki topraklarını genişlettikten sonra, İngiltere başta olmak üzere çeşitli ülkelerden göçmenleri bu topraklara yerleştirmeye başladı. 18’inci yüzyıl ortalarında bu kolonilerin sayısı 13’e yükselmişti ve bu koloniler bugünkü ABD’nin de temelini oluşturacaktı. Amerika Kıtası, keşfedildiği ve yerleşime açıldığı dönemlerden itibaren insanlar için “Yeni olanaklar ve yeni bir hayat” olarak görülüyor. Koloniciliğin ilk yıllarından itibaren sömürgecilik politikasına dönüşen bu sistem içinde Koloniciler, zaman içinde İngiliz devletinden farklı bir kimlik geliştirmeye başladı. Nüfus hızla büyüyor, tarıma dayalı ekonomi gelişiyor, iş insanları ticari hamlelerde bulunuyordu. Dinsel yapıda da çeşitlilik vardı: Avrupa’dan gelenler tutucu bir protestanlık geliştirmişti. Yönetimleri de İngilizlerden farklıydı. Kolonilerin her birinde (Pensilvanya dışında), iki yasama meclisi bulunuyordu. Kolonileri temsil eden alt meclisin üyeleri mal sahipleri tarafından seçiliyor, Krallığı temsil eden üst meclis üyeleri ise İngiliz Kralı tarafından tayin ediliyordu. Kolonilerde yaşayanlar aynı zamanda mahkemeler kurmuştu ve İngiliz hukuk sistemini uyguluyordu.

1756-1763 yılları arasında İngiltere’nin Avusturya, Fransa ve Rusya ittifakıyla yaptığı savaşlar İngiliz maliyesi üzerinde ciddi bir yük oluşturunca, İngiltere yeni vergi yükleri oluşturmaya başladı. Ancak bu vergiler Amerika topraklarındaki kolonilerin tepkisiyle karşılaştı. Özellikle çay ihracatına gelen yüksek ek vergiyle koloniler, 18’inci yüzyıl ortalarından beri hazır oldukları bağımsızlık mücadelesini hayata geçirdiler. George Washington ve Thomas Jefferson tarafından kaleme alınan ve özgürlük isteklerini dile getiren Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi, 4 Temmuz 1776’da işte bu şartlarda yayımlandı ve bu belge halen ABD’nin Kuruluş Belgesi, belgenin ilan edildiği tarih de Bağımsızlık Günü olarak kabul ediliyor.

DOĞAL KAYNAKLARI VE DÜNYA SAVAŞLARI SÜPER GÜÇ YAPTI

ABD, doğal kaynaklarının zenginliği, genç ve dinamik bir insan gücüne sahip olması nedeniyle 19’uncu yüzyıl boyunca hızla sanayileşti. 1861-1865 yılları arasında çıkan Amerikan İç Savaşı ülkeyi parçalanma tehdidi altına soksa da savaş kuzeydeki eyaletlerin başarısıyla sonuçlandı ve ABD tekrar hızlı bir gelişme dönemine girdi. 20’nci yüzyıl başlarında çıkan Birinci Dünya Savaşının İtilaf Devletleri tarafından kazanılmasında önemli bir rol oynayan ülke, İkinci Dünya Savaşında da Almanya, İtalya ve Japonya’ya karşı başarılar elde ederek süper güç hâline geldi.

NÜFUS YAŞLANIRKEN GÖÇMEN SAYISI ARTIYOR

ABD İstatistik Bürosunun tahminlerine göre 329 milyon olan ABD nüfusunun sürekli biçimde artarak 2025’de 340 milyon, 2050 yılında 400 milyon olması bekleniyor. Dünyanın en fazla nüfusa sahip üçüncü ülkesi olan ABD’de nüfusunun yüzde 20’ye yakını 0-14 yaş, yüzde 66’sı 15-64 yaş arasındayken, yüzde 14’ü de 65 yaş ve üstündeki insanlardan oluşuyor.

2050 yılında 65 yaş ve üstü olan nüfusun toplam nüfusun yüzde 21’ini oluşturacak olması, ABD ekonomisini zorlayıcı etkenler arasında gösteriliyor. Diğer yandan ABD nüfusunun yüzde 80’den fazlasının kentlerde yaşadığını da söylemeliyiz. Bununla birlikte ABD, halen dünyanın en çok göç alan ülkelerinden biri olmayı sürdürüyor. Göç politikalarında ciddi sert düzenlemeler almaya devam eden ABD’de yabancı ülke doğumlu 40 milyona yakın göçmen olduğu tahmin edilirken, ülke dünyanın en kalabalık beşinci İspanyolca konuşan nüfusunu da barındırıyor. Hispanik/ Latin göçmenler daha çok ülkenin güneybatı bölgelerine (özellikle California, Teksas ve Florida) yerleşirken bölge nüfusunun yüzde 25’ini oluşturmaya devam ediyorlar. Asya kıtasından gelen göçmenler ise batı sahilleri, Hawaii, New York, Boston, Chicago ve Houston’a yerleşiyor. Diğer taraftan, Afrika kökenli göçmenler de çoğunlukla ülkenin güneydoğu sahillerine yerleşiyor.

SANAYİNİN PAYI EN AZ YÜZDE 20

ABD’de tarım ve hayvancılığın GSYİH içindeki payı sadece yüzde 1 olsa da oldukça verimli sürdürülen tarım ve hayvancılık politikaları, ülke ihtiyaçlarının karşılanmasında büyük oranda karşılanmasını da sağlamış. Yaklaşık 2,2 milyon çiftliğin ve 920 milyon dönümlük tarım arazisinin bulunduğu ABD’de tarım ve hayvancılık sektöründe çoğunlukla özel sektör faaliyet gösteriyor. ABD halen, gıda maddeleri ve işlenmiş gıda ürünleri ihracatında önde gelen ülkeler arasında gösteriliyor.

ABD, üretim maliyetleri açısından daha ucuz bölgelere kaçan ABD’li firmalara rağmen, halen dünyanın en büyük imalat sanayisine sahiptir. Ülkede GSYİH’de yüzde 19’luk bir paya sahip olan imalat sektörü iş dünyası harcamalarındaki artışa bağlı olarak ABD’nin ekonomik toparlanma sürecinde en önde gelen sektör olmuştu. İmalat sanayisinin öne çıkan alt sektörleri arasında havacılık ve uzay sanayisi, telekomünikasyon, kimyasallar, makine, elektronik ve bilgisayarlar yer alıyor. Bununla birlikte, ABD’li kimyasal üreticileri dünyadaki toplam üretimin yüzde 30’unu gerçekleştirirken, bilgisayar ekipmanı, yazılım ve yarı iletken maddelerin üretiminde 1980’li yıllarda lider konumunda olan ABD firmaları, son dönemlerde yoğun bir rekabetle karşı karşıya bulunuyor.

Dünyada hizmetler sektörü GSYİH içinde en çok paya sahip olan ülkelerden biri olan ABD’de hizmetler sektörü ise halen GSYİH’nin yüzde 80 gibi dev bir dilimini oluşturuyor. ABD Uluslararası Ticaret Komisyonunun Hizmetler Sektörü Raporuna göre, ülkenin hizmetler sektöründeki rekabet gücü, profesyonel hizmetler sektöründeki başarısından kaynaklanırken, ABD hizmet ticaretinde önemli olan diğer sektörler arasında finans, sağlık, ulaşım ve emlak sektörlerini saymak mümkün. En çok gelişme gösteren sektörler arasında perakendecilik, bilişim, sanat ve eğlence sektörleri de ön plana çıkıyor.

Diğer yandan ABD, dünyanın en büyük enerji üreticisi, tüketicisi ve net ithalatçısıdır. Dünya sıralamasında petrol rezervleriyle 14’üncü, doğal gaz rezervleriyle dördüncü ve kömürde birinci sırada yer alan ABD enerji ithalatının yüzde 80’i ise ham petrol ve petrol ürünlerinden oluşuyor.

İHRACAT VE İTHALATTA DEV BİR EKONOMİ

Uluslararası ticarette hem ihracat hem de ithalatta Kanada, Meksika ve Çin ile yoğun ticari ilişkide bulunan ABD’nin 2018’deki ihracatı 1,7 trilyon dolar, ithalatı ise 2,6 trilyon dolar olarak gerçekleşti. Özellikle sermaye ve teknoloji yoğun mallarda karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olan ve başlıca ihraç kalemlerini de bu malların oluşturduğu ABD’nin ihracatında öne çıkan sektörler makine, elektrikli cihazlar, mineral yakıtlar, otomotiv, havacılık ve uzay sanayi, tıbbi cihazlar olurken, ithalatında ise mineral yakıtlar, otomotiv, makine, elektrikli makine ve cihazlar, tarım ve gıda ürünleri, hazır giyim, demir-çelik ve ürünleri ile ilaçlar öne çıkıyor.

MAKİNE İHRACATI YÜZDE 6 ARTTI

Bu çerçevede, BM İstatistik Bölümü verilerine göre ABD’nin makine ihracatının, 2018’de yüzde 5,8 artışla 231,1 milyar dolar olarak kayda geçtiğini; en çok ihracat yaptığı ülkelerin 50,9 milyar dolarla Kanada, 49,6 milyar dolarla Meksika ve 14,8 milyar dolarla Çin olduğunu söyleyebiliriz. 2018’de Türkiye ise ABD’den gerçekleşen makine ihracatında 32’nci sırada yer aldı ve toplamda 810 milyon dolar değerinde makine alımı yaptı. Aynı dönemde ABD’nin toplam ihracatının 1,66 trilyon dolar olarak gerçekleştiğini ve makine ihracatının, bir puan azalarak, toplam ihracattan yüzde 13,9 pay aldığını; bu oranın 2017’de yüzde 14,1 olduğunu da söyleyelim.

MAKİNE İTHALATI DA YÜKSELİŞTE

Makine ithalatının, 2,61 trilyon dolarlık toplam ithalattan yüzde 16,2 pay aldığı ABD’de, geçtiğimiz yıl 422,7 milyar dolar tutarında makine ithal edildi. BM İstatistik Bölümü verilerine göre ABD’nin en fazla makine ithal ettiği ilk 10 ülke listesinin ilk sırasında 126,2 milyar dolarla Çin yer alırken, listenin ikinci sırasında bulunan Meksika’dan 76,5 milyar dolar değerinde makine ithal edildi. Üçüncü sıradaki Japonya’dan 2018’de ithal edilen makinelerin değeri ise 36,4 milyar dolar oldu. Bu dönemde ABD’nin makine ithalatında 28’inci sırada yer alan Türkiye’den de yüzde 24’lük artışla 1,4 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirildi. Bu veriyle, ABD’nin toplam 422,7 milyar dolar olarak gerçekleşen makine ithalatından 2018’de Türkiye’nin aldığı payın ancak binde 3 seviyesinde kaldığını; ABD’nin Türkiye’den yaptığı toplam ithalat içinde makinenin payının ise yüzde 12,9’a ulaştığını ve ABD pazarının Türk makine ihracatçıları için güçlü bir potansiyel barındırdığını söyleyelim.