Önce ABD ile başlayalım; 2018 sonunda ortaya çıkan durgunluk (resesyon) beklentisine kesinlikle katılmıyorum. Getiri eğrisinde yaşanan bozulma, yani iki yıllık getirilerin beş yıllık getirilerin üzerine...

ŞANT MANUKYAN
İŞ YATIRIM MENKUL DEĞERLER AŞ
ULUSLARARASI PİYASALAR, HİSSE SENEDİ VE TÜREV İŞLEMLER MÜDÜRÜ

2017 YILINDA ZİRVESİNİ GÖREN KÜRESEL BÜYÜME 2018 PLATOSUNDAN SONRA 2019 YILINDA YAVAŞLAMAYA YANİ MOMENTUM KAYBETMEYE BAŞLAYACAK. ANCAK NASIL Kİ HER MUTLU AİLENİN HİKÂYESİ BİRBİRİNE BENZER ANCAK HER MUTSUZ AİLE DİĞERİNDEN FARKLIDIR; ANA MERKEZLERDE GÖRÜLECEK YAVAŞLAMALARIN DA DİNAMİKLERİ FARKLI OLACAK.

Önce ABD ile başlayalım; 2018 sonunda ortaya çıkan durgunluk (resesyon) beklentisine kesinlikle katılmıyorum. Getiri eğrisinde yaşanan bozulma, yani iki yıllık getirilerin beş yıllık getirilerin üzerine çıkması, gerçekten de önemli bir uyarı. Ancak en az getiri eğrisi kadar iyi çalışan diğer bazı öncü göstergeler henüz bir durgunluk sinyali vermiyor. ABD, vergi indirimlerinin etkisinin geçmesi/azalması ile yavaşlayacak ve ortalama büyüme seviyesi olan yüzde 2 civarına geri dönecek. Şayet baz senaryonuz bir durgunluk değilse, piyasaların ve yorumcuların ağırlıklı şekilde inandığı “Fed faiz artıramaz” görüşüne de katılmıyorsunuz demektir ki benim beklentim en az iki artış yapılacağı ve bunun üç olma ihtimalinin de yüksek olduğu yönünde. Diğer bir ana ekonomiye geçtiğimizde ise hikâyemiz tatsızlaşıyor; Euro Bölgesi bir yandan Brexit belirsizliğiyle uğraşırken, diğer yandan da yaz sonundan bugüne gelen yavaşlama işaretleriyle boğuşuyor.

Aralık ayında Avrupa Merkez Bankası (AMB) varlık alımı programını “başarılı olduğu” iddiasıyla sonlandırdı ancak Fed yüzde 2 enflasyon hedefini yakalarken, Euro Bölgesinde oran yüzde 1. Daha da kötüsü, yukarı bir momentum göremiyoruz. Bir veya iki ve hatta üç sene önce de oran yüzde 1 idi. Euro Bölgesi içinde İtalya durgunluğa girdi sayılır, Fransa sarı yeleklilerin protesto dalgası neticesinde bütçe dengelerini bozmak zorunda kalacak ve 2019’da açığın oranı yüzde 3 seviyesini rahatlıkla bulabilir. Almanya’da ise Merkel sonrası belirsizliği ortaya çıkarken, Euro Bölgesi ve IMF programı altında ezilen Yunanistan’da borç oranı hala GSYİH’nin yüzde 170’i seviyesinde ilerliyor.

Diğer yandan, sadece İtalya’nın değil, bölgenin ve dünyanın en sağlam ekonomilerinden Almanya’nın da bankacılık sistemi sorunlu. Deutsche Bank batırılamayacak kadar önemli bir banka ancak bu bankayı benzer bir bilanço tipine sahip Commerzbank ile birleştirmek sadece daha büyük bir sorunlu banka yaratmak anlamına gelecektir. Hatırlanacağı üzere, Deutsche Bank’ın Fransız BNP bankası ile birleşmesine ise Fransa izin vermemişti.

Kısacası AMB, hatalı bir dönemde ve biraz da mecburiyetten dolayı varlık alımlarını tamamladı. Genel beklenti AMB’nin yılın ikinci yarısında faiz artışı yapması olsa da 2019 yılı içinde faiz artışına gidilebileceğini düşünmüyorum. Ayrıca, Ekim sonunda görevini terk edecek Draghi’nin koltuğuna oturacak isim için de çok üzgün olduğumu söylemeliyim; önemli bir krizi kucağında bulacak. Ben, ilk çeyrekte euroda bir yükseliş beklesem de daha orta vadede 1,05’e doğru bir gerileme beklentisi içindeyim. Avrupa’da yaşanan yavaşlama şayet hızlanır ve yüzde 1 seviyesinde bir büyüme görürsek ki ihtimal ve risk daha düşük olması, Türkiye’nin ihracatı için de sorun var demektir.

Öte yandan Çin ekonomisi de kendine özgü sorunlarla boğuşuyor. Çin son beş yılda 1 dolarlık GSYİH artışı için 25 dolarlık finansal varlık yani kredi yarattı. Dış borcu düşük olan bu ülkede iç borç ise son derece yüksek. Bazı yorumcular sadece dış borcun sorun yaratacağını iddia ediyor olabilir, ancak çok yüksek borç/GSYİH oranı -ki Çin için yüzde 250 ve üstü bir orandan bahsediyoruz- ile yakalanabilen bir büyüme hem sürdürülemez hem de sorunlu yatırımlar biriktirildi anlamına gelir. Nitekim bu dinamiklerin üzerine bir de ticaret savaşı çıkınca, Çin büyümesi piyasalarda ciddi bir korku yarattı.

Çin, 2019’da değil ancak orta vadede yüzde 3 ila yüzde 4 seviyelerine kadar gerileyecek bir büyüme dönemine girmiş durumda. Ancak unutmamak gerek ki Çin, kısa vadede bu yavaşlamayı tersine çevirecek enstrümanlara da sahip: Büyük bir yatırım paketi veya kurda devalüasyon, ekonomiyi kısa vadede canlandırabilir ancak uzun vadede dengesizliklerin daha da büyümesine katkıda bulunur.

Toparlarsam, yavaşlayan bir ekonomi ile karşı karşıyayız. Sorun ise 2019 yılında bir durgunluktan çok küresel çapta tüm merkez bankalarının büyük bir kriz karşısında yapabileceği fazla bir şey olmaması. Faiz indirimleri, Fed için bile, yeterince yüksek seviyelerden yapılamayacağından etkisiz kalacaktır. Merkez bankalarının bilançoları zaten çok büyük seviyelerde ve daha da büyümesinin marjinal faydası pek olmayacaktır. Bu resimde yapılması gereken, daha defansif stratejiler izlemektir. Değişken faizli borçlanmamak, dolar bazında borçları azaltmak/sıfırlamak, endüstriyel emtia fiyatlarında daha düşük seviyelerde bir dengelenme beklemek ve değerli metallere biraz daha ağırlık vermek gerekiyor. S&P endeksinde, 2008 tarzı bir ayı piyasası beklentisi içinde değilim. Endeks 2019 yılı içinde önemli bir ralli kaydedebilir. Ancak önümüzdeki beş yıl için konuşursak, artık sermayeyi büyütmekten ziyade korumak daha önem kazanıyor. Herkese mutlu bir 2019 dilerim.