İmal ettikleri makineleri hamur yaparken, işlerken, pişirirken seyretmenin; fabrikada dolaşırken demir ve yağ kokusunu solumanın kendisine büyük bir keyif...
İmal ettikleri makineleri hamur yaparken, işlerken, pişirirken seyretmenin; fabrikada dolaşırken demir ve yağ kokusunu solumanın kendisine büyük bir keyif verdiğini söyleyen Ergünler Makina Genel Müdürü Hüsnü Ergün, 1983 yılında Bursa’da doğdu. Bursa Nilüfer Anadolu Lisesi’nin ardından genç yaşta aile firmasında görev alan Ergün, “Çalışmaya başladığımda ‘Buyur burası senin masan!’ denmedi. Dedem, babam ve amcalarım gibi ilk olarak imalat birimindeydim. Daha sonraki yıllarda kazandığım tecrübeyle satış sonrası hizmet, satın alma, pazarlama yani kısacası her mevki ve pozisyonda sorumluluk üstlendim” diyor. Hiçbir zaman babasının patron olduğu düşüncesiyle bir kenarda oturmadığını, yeri geldiğinde istek ve azimle firmadaki ustalardan daha fazla beden gücü sarf ettiğini dile getiren Hüsnü Ergün’le Ergünler Makina’nın gelecek hedeflerine dair bir söyleşi gerçekleştirdik.
Aile firmanızda görev alma serüveniniz nasıl başladı?
Tatiller ve hafta sonları da dâhil olmak üzere hayatımın her döneminde işin içinde, fabrikada ya da firma merkezindeydim. Çocukluk yıllarımda, yaşadığımız yerin belediyesi, hiçbir bedel ödemeden arsamızı sahiplendi ve bahçeli bir villadan kaymakam konağı haline getirdi. Ben de bu durum karşısında hırslanarak “Kamu yönetimi okuyup, kaymakam olacağım ve burada ben oturacağım!” diyerek kendime hedef belirledim. Lise dönemimdeki bütün arkadaşlarım eşit ağırlık ya da sayısal bölümlerindeyken, ben dâhil iki-üç arkadaşım sözel alanda eğitim alıyorduk. Maalesef üniversite sınavı için yola çıkmışken trafik kazası yaptık ve o yıl sınava giremedim. Daha sonraki senelerde sınav sistem değişiklikleri ve kamu yönetimi bölümünün eşit ağırlık alanına alınmasıyla birlikte katsayı engeline takıldım, beğenmediğim üniversitelere dahi yerleşemedim. Kazandığım bölümler de hayallerimi karşılamadığı için kayıt yaptırmadım. Baba mesleğine duyduğum merak ve çocukluk hevesimin gerçekleşmemesi beni erken yaşta iş hayatıyla tanıştırdı. Böylelikle Ergünler Makina serüvenim resmi olarak başladı. Hiçbir zaman babamın patron olduğu düşüncesiyle kenarda oturmadım. Yeri geldiğinde istek ve azimle ustalarımızdan daha fazla beden gücü sarf ettim. Çünkü mesleğimi seviyorum ve imal ettiğimiz makineleri hamur yaparken, işlerken, bir şeyler pişirirken seyretmek; fabrikada dolaşırken demir ve yağ kokusunu solumak bana inanılmaz bir keyif veriyor. Amcamın deyişiyle “Demir kokar mı?” Bize kokuyor.
Firmada hangi görevleri üstlendiniz?
Çalışmaya başladığımda “Buyur burası senin masan!” denmedi. Dedem, babam ve amcamlar gibi ilk olarak imalat biriminde görev aldım. Daha sonraki yıllarda kazandığım tecrübeyle satış sonrası hizmet, satın alma, pazarlama yani kısacası her mevki ve pozisyonda görev aldım. Bugün itibarıyla firmamızın genel müdürü olarak görev yapıyorum. Konfüçyüs’ün “Sevdiğiniz işi yaparsanız bir gün bile çalışmış olmazsınız!” sözünü çok beğenirim. Ben de işimi severek yapıyorum. Çünkü makinecilik bizim genlerimizde var. Demire hayat verip ondan makineler üretmek müthiş bir duygu. Dedem Hüsnü Ergün’ü tanımak nasip olmadı fakat onun yetiştirdiği değerlerden babam Kadri Ergün’ün ve amcamlarımın yanında çalışıp dersler çıkardım. Onların özveri ve emekleriyle bugün buradayım. Babam bana her zaman dürüst ticaret yapmayı, fırsat düşkünü olmamayı ve yorulmamayı öğretti. Maalesef kendisini 2009 yılında kaybettim. O zamana kadar babasının sonsuz desteğine sahip bir çocuk olmanın verdiği öz güvenle, çok ön plana çıkmaya çalışmamıştım. İşin mutfağında yer alarak tüm süreçler hakkında bilgi ve deneyim sahibi olmayı daha çok önemsiyordum. Babamı kaybettikten sonraysa süreç beni mecburen ön planda olmaya itti. Böylece babamın misyonunu üstlendim. Amcalarımla omuz omuza onun istediği düzende, birlikteliğimize devam ediyoruz. Çoğu müşteri ve dostumuz iş yapış tarzımın ve kişilere yaklaşımımın babama çok benzediğini söylüyor. Bunları duymak benim için ayrı bir moral ve motivasyon kaynağı. Sağlam bir geçmişe sahip olmanın başarının gerçek anahtarı olduğuna inanıyorum. Firmamızın bugünkü gücü, böylesine köklü bir geçmişe ve geleneğe sahip olmamızdan kaynaklanıyor.
Ergünler Makina’da görev almak bir zorunluluk muydu? Üretiminin içinde olmak size neler kattı?
55 yıla yaklaşan geçmişe sahip firmamızın devamlılığını sağlamak adına üçüncü kuşak olarak bizlerin de elimizi taşın altına sokmamız ve firmayı daha yukarılara taşımak için işimizi omuzlamamız gerektiğini düşünüyorum. Bu açıdan bakıldığında Ergünler Makina’da görev almak benim için bir zorunluluktu. Çocukluk döneminden itibaren içinde olduğum için hemen hemen işin her yönü ve ürettiğimiz makinelerin kullanım alanlarıyla ilgili bilgi ve donanıma sahibim. Dolayısıyla bu noktadan sonra dışarıya bağımlılığınız kalmıyor. Destek almak zorunda kalmıyor, hamlelerinizi daha hızlı yapıp, sonuca daha çabuk ulaşabiliyorsunuz.
Aile firmasında çalışmanın zorlukları ve avantajlı yanları nelerdir? Sizden beklentiler hangi düzeydeydi? Ötelediğiniz hayalleriniz oldu mu?
Aile firmasında çalışmanın hem zor hem de avantajlı yanları var. Bu noktada adalet terazisini dengede tutmak gerektiğine inanıyorum. Adalet varsa zorluklar kendiliğinden yok oluyor. Aile firmalarındaki sıkıntıların başında maalesef ki kurumsallaşma geliyor. Kuşak çatışması nedeniyle firmalar kurumsallaşma yönünde sağlıklı adım atamıyor. Bu çatışmayı önlemek, eski kuşaklar kadar, yeni neslin de elinde. Büyükler, küçüklerin fikirlerine saygı gösterirken, küçükler de büyüklerinin geçmiş tecrübelerini küçümsemeden, kendilerine ders çıkarmalı. Ailedeki en büyük erkek çocuğum. Kardeşim ve kuzenimle aramızdaki yaş farkı fazla olduğundan iş hayatına onlara nazaran oldukça erken başladım. Dolayısıyla üzerimdeki yük ve benden beklentiler biraz fazlaydı. Bu noktada, iki nesil arasında köprü vazifesi de yapabiliyorum. Ötelediğim hayallerim hiç olmadı, özel hayatımı ve işimi dengede yürüttüğümü düşünüyorum. Şu sıralar tek sıkıntım yoğunluk nedeniyle çocuklarımla fazla zaman geçirememek.
Ülkemizin köklü firmalarından birinin üçüncü kuşak yöneticisi olarak Türkiye’nin makinecilik serüvenini nasıl görüyorsunuz?
Türk makine sektörü, çok köklü bir geçmişe sahip olmakla beraber özellikle son yıllarda hızla büyüyen bir sektör haline geldi. Fakat maalesef hala gerektiği ve hak ettiği değeri görmüyor. Reel kalkınmanın yolu güçlü bir ağır sanayiye sahip olmaktan geçiyor. Dolayısıyla tüm segmentleriyle beraber makine sektörünü güçlü tutmak ana hedefimiz olmalı.
Firmanızın geleceğine yönelik öngörüleriniz neler? Şirketinizi taşımak istediğiniz nokta neresidir?
Ergünler Makina, yarım asırdan fazla bir geçmişe sahip köklü bir firma. Hedefimiz, bayrağı teslim aldığımız noktadan daha yükseklere taşıyarak, dördüncü kuşağa devretmek. Çok kaliteli makineler üretsek de, ne yazık ki ülkemiz dünya pazarında çok parlak bir imaja sahip değil. Bu noktada hedeflerimizden biri yurt dışında sektörümüzle ilgili fuarlarda katılımcı olarak yer alarak marka ve kalitemizi dünyaya tanıtmak. Fakat öncelikli hedefimiz Ergünler Makina’yı, ülke ekonomisi için ciddi oranda katma değer üreten bir firma haline getirmek.
Ekmek ve fırın makinelerinin yanı sıra, ağır sanayiye ve diğer endüstri dallarına yönelik bombe ve metal büküm işleriyle yarı mamul ve bitmiş projeler sunuyoruz. Sektörde bu alanda aranan bir firma haline geldik. Daha önce imal edilmemiş bir ürünü ilk kez yaptırmak isteyenler öncelikle bizi tercih ediyor.
Edindiğimiz tecrübe sayesinde son dönemde otomotiv sanayisi için de imalata başladık. Firma olarak dostlarımız olarak gördüğümüz müşterilerimize en iyi ve en kaliteli ürünleri uygun fiyatlarla sunma gayreti içindeyiz. Ar- Ge’ye önem veren bir firma olarak biliyoruz ki satış, daima kalite ve hizmet odaklıdır. Başka arayışlar içinde yer almamaları için müşterilere her zaman en kaliteli olanı sunmak gerektiğinin bilincindeyiz. Bu bakış açısıyla hareket ederek marka ve ürün kalitemizi yıllarca muhafaza ederek ileriye taşıdık. Bundan sonra da aynı şekilde çalışmaya devam edeceğiz.
Sizin gibi aile şirketinde yöneticiliğe hazırlanan üçüncü kuşaklara tavsiyeleriniz neler olur?
Üçüncü kuşak yöneticilerin, öncelikle geçmişi kesinlikle küçümsememesi ve birikmiş tecrübelerden olabildiğince yararlanması gerekiyor. Geçmişimizi, geleceğimiz için bir kaynak olarak görmeli ve aslımızı kesinlikle unutmamalıyız. Aile firması yönetmek, bizim zorunluluğumuz değil tasarrufumuzdur. Ailemize, sektörümüze ve ülkemize faydalı bir birey ve yönetici olmak için de işimizi severek ve adaletli biçimde yapmalıyız.
İş yaşamı dışında kişisel hobileriniz var mı?
En büyük zevkim çoğu erkek gibi spor arabalar, otomobil ve motor sporları. Bununla beraber sıkı bir Galatasaray taraftarıyım. Fakat Bursalı bir aileyiz ve Bursa’da yaşıyoruz. Fırsat buldukça Bursaspor maçlarına gidip, sakince seyretmekten keyif alıyorum. Artık bu etkinliği 10 yaşındaki oğlum, Utku Kadir’le yapıyorum ve ikimiz de çok keyifli vakit geçiriyoruz.