Hasan Tarhan tarafından 1988 yılında Konya’da kurulan Endüstriyel Elektrik 257 kişiden oluşan personeliyle teknoloji, otomasyon, enerji üretimi ve tasarrufu alanında çözümler sunuyor.
Hasan Tarhan tarafından 1988 yılında Konya’da kurulan Endüstriyel Elektrik 257 kişiden oluşan personeliyle teknoloji, otomasyon, enerji üretimi ve tasarrufu alanında çözümler sunuyor. 11 bin metrekare kapalı alana sahip fabrikasında faaliyetlerini sürdüren firma, bugün itibarıyla üretiminin yüzde 65’ini dünyanın 61 ülkesine ihraç ediyor.
Endüstriyel Elektrik üretimine nerede ve nasıl gerçekleştiriyor?
Konya Organize Sanayi Bölgesi’nde 11 bin metrekarelik kapalı alandaki fabrikamızda üretim yapıyoruz. Konya Organize Sanayi 4. Genişleme Bölgesi’nde yeni fabrika binamızın yapımıyla ilgili çalışmalara da başladık. Üretim kapasitemizin artmasına yardımcı olacak yeni fabrikamız, ürün çeşitlerimizi fazlalaştırmamıza da imkan sağlayacak. Üretimimizi temel imalat ve montaj alanı olmak üzere iki aşamada gerçekleştiriyoruz. Makineleri, elektrik, otomasyon ve güneş enerji sistemlerini çalışır vaziyette imal ettikten sonra gerekli kontrollerin ardından müşterilerimizi fabrika alanına sevk ederek ikinci aşamaya geçiyoruz. Akabinde de kurduğumuz tesisler veya sistemleri, devreye alarak müşterilerimize çalışır durumda teslim ediyoruz.
Ürün yelpazeniz ve bunların özellikleri ile ilgili bilgi verir misiniz?
Çalışmalarımız genel olarak, elektrik panoları, kablo kanalları, randıman kantarları, otomatik tavlama sistemleri, akar kantarlar, paketleme kantar ve sistemleri, otomatik çuval takma sistemleri, MCC kumanda panoları, dağıtım panoları, kondansatör panoları, PLC panoları, piyano panoları, isteğe bağlı özel panolarla PLC yazılımları, SCADA sistemleri ve internet üzerinden yönetilebilen otomasyon uygulamaları alanında yoğunlaşıyor. Özellikle un, irmik, yem ve makarna fabrikalarının: MCC elektrik panoları ve bu panoların PLC ve PC kontrol sistemleri, PLC+PC kontrollü tam otomatik çoklu randıman sistemleri, PLC kontrollü tam otomatik un, kepek ve bakliyat paketleme sistemleri, PLC kontrollü tam otomatik carosel paketleme sistemleri, otomatik tavlama ve paçallama sistemleri, un, irmik, yem, makarna ve bisküvi fabrikaları otomasyon sistemleri, PVC profil ve boru fabrikaları ile kimya tesislerinin otomasyon sistemleri, fabrikalarda enerji verimliliği dönüşüm sistemleri, güneş paneli üretimi ve güneş enerjisi elektrik santralleri kurulumu, LED aydınlatma sistemleri ile birçok endüstri grubundaki otomasyon ihtiyaçları için anahtar teslimi gelişmiş teknolojik çözümler sunuyoruz. Bunların yanında ayrıca endüstriyel tesislerde enerji verimliliği dönüşüm sistemleri, güneş paneli ve inverter üretimi, LED aydınlatma sistemleri, güneş enerji elektrik santralleri kurulumu konularında da sektör gözetmeksizin hizmet veriyoruz.
Endüstriyel Elektrik olarak yürüttüğünüz TÜBİTAK vb. projeleriniz var mı?
Endüstriyel Elektrik olarak inovatif türdeki Ar-Ge ve tasarım faaliyetlerini firmamızın lokomotifi olarak görüyoruz. Bu kapsamda da; “Yüksek Hızlı Un Torbalama Sistemi Geliştirilmesi”, “Torbalama Kantarına Torba Besleme Otomasyon Sistemi Geliştirilmesi”, “Tam Otomatik Un Kâğıt Paketleme ve Sevke Hazırlama Sistemi Geliştirilmesi” ve “Yüksek Performanslı Güneş Enerjisinin Elektriksel Dönüşümünü Sağlayan Sistemin ve Bileşenlerinin Geliştirilmesi” başlıklı dört TÜBİTAK ve dört de teknokent Ar-Ge projesini başarıyla tamamladık.
İnovasyon, ihracatta sürdürülebilirlik ve değer performansını artırmak için önemli bir halka olarak değerlendiriliyor. Bu anlamda firma olarak inovatif çalışmalara gereken yatırımları yapıyor musunuz?
Bugün artık rekabetin en önemli konularından birisi inovasyon ve yenilikçilik. Endüstriyel Elektrik olarak ürünlerimize değer katacak her türlü yenilikçi fikre, yatırım alanına ve fırsata değer verip gerekli tüm desteği sağlıyoruz. Yenilenme faaliyetlerimizi sadece ürünlerde değil, kurumsallaşma konusunda da hayata geçiriyoruz. Bu amaçla devam ettirdiğimiz bir ERP programımız mevcut. Stok yönetimi, muhasebe ve finansman, satış, üretim gibi her türlü faaliyetimizi bu ERP üzerinden yönetmeye, izlemeye ve iyileştirmeye yönelik yatırımlarımızı sürdürüyoruz. Bütün bu faaliyetler yeniliğe ve inovasyona verdiğimiz önemi de ortaya koyuyor.
Diğer taraftan bakıldığında yeni ürünler geliştirmek nitelikli elemanlar istihdam ettirmekle mümkün oluyor. Bu çerçeveden bakıldığında çalışanlarınızın gelişimi konusunda gerçekleştirdiğiniz bir takım çalışmalar var mı?
Çalışanlarımızın mesleki gelişimleri için teknokent bünyesinde oluşturduğumuz Ar-Ge bölümümüzle birlikte; rutin eğitim, konferans ve uluslararası fuar organizasyonlarına katılmalarını sağlıyoruz.
Firma olarak yurt içi ve yurt dışında düzenlenen fuarlara katılıyor musunuz?
Fuarlar, teknoloji yoğun firmaların kendilerini geliştirmesi ve tanıtması bağlamında önemli bir niteliğe sahip. Sektörümüzle ilgili yurt içi ve yurt dışında düzenlenen fuarların hemen hemen tümüne katılıyoruz. Uluslararası IDMA Değirmen Makineleri ile Solarex Güneş Enerji Teknolojileri Fuarı iştirak ettiğimiz sektörel fuarlar arasında yer alıyor. Bunların haricinde bireysel olarak da çeşitli elektrik-elektronik ve otomasyon fuarlarına katılıyoruz.
Firmanızın ihracat potansiyeli hakkında bilgi verir misiniz?
Üretimimizin yüzde 65’ini başta Doğu Avrupa, Türk Cumhuriyetleri, Orta Doğu ve Afrika’dakiler olmak üzere dünyanın 61 ülkesine ihraç ediyoruz. Ürün gamımızı oluşturan her kalemde ihracatımız mevcut.
İhracata ilk ne zaman adım attınız? İhracata konu olan ilk ürününüz neydi ve bu ihracat nereye ve nasıl gerçekleşti?
Firmamız kuruluşundan itibaren ihracat tandanslıydı. İlk ihracatımız da, 1993 yılında Arnavutluk’ta bir müşterimiz için otomasyon bazlı PLC kontrollü un fabrikası elektrik sistemine sahip fabrika kurulumudur.
İhracatta yaşadığınız problemler var mı? Mevcut problemlerin çözüm yolu sizce nedir?
Türkiye’den dünyanın her ülkesine ulaşım imkanı bulunmadığı için birçok lokasyona mal nakletmek masrafa ve zamana kaybına yol açıyor. Bu durum da maliyetleri daha da artırıyor. Bunlar içinde bazı ülkelereyse ürün nakletmek neredeyse olanaksız. Ülkelerin git gide yükselttikleri gümrük duvarları, çeşitli bürokratik engeller, lojistik kaynakların yeterli olmaması, projelerin yerinde montajında yaşanan teknik yetersizlikler, gelişmekte olan ülkelere yapılan ihracatların tahsilatlarındaki gecikmeler, yaşadığımız diğer temel sıkıntılar arasında yer alıyor. Eximbank gibi kuruluşların kredilerinin artırılarak yaygın şekilde kullanımının henüz tam olarak sağlanamaması ve kredi prosedürünün basitleştirilmemesi de karşılaştığımız bir başka problem. Yetişmiş ve yabancı dil bilen eleman bulamamaksa sektördeki diğer tüm firmalarla yaşadığımız ortak sorunlar arasında diye düşünüyorum.
Endüstriyel Elektrik için “Kalite” nasıl bir yerde duruyor? Bu kavrama nasıl bir pencereden bakıp, değerlendiriyorsunuz?
İhracat bazlı çalışan bir firma olarak kalite konusunda taviz verme lüksümüz asla olamaz. Kalite firmamızın anayasasının temelini oluşturuyor. Ar-Ge ve tasarım üzerine kurguladığımız müşteri odaklı kalite yaklaşımı, uluslararası akreditasyon zincirinde bulunan tarafsız gözetim kuruluşlarınca da sürekli olarak denetleniyor. Bu çerçevede de TSE, CE, ISO 9001, OHSAS 18001, ISO 14001, Ghost ve Tip Test standartlarını hayata geçirdik.
Endüstriyel Elektrik’i sektördeki benzerlerinden ayıran özellikler nelerdir?
Şirketimiz tam anlamıyla inovatif proje geliştiren, her projesi kendi içinde yenilikler taşıyan bir mühendislik firmasıdır. Birçok farklı üretim alanında entegre bir üretim modelimiz var. Mekanik, elektrik, elektronik, otomasyon, güneş paneli imalatları aynı çatı altında ve üretimler birbirini destekler şekilde sürdürülüyor. Hizmet alanımızda değişmez tek kuralımız da müşteri memnuniyeti ve kalitedir. Bu iki unsur bizi bugünlere getiren en önemli faktörlerdir.
Türkiye, makine imalatı konusunda nasıl bir yerde duruyor?
Türk makine sanayisi 90’lı yıllardan bu yana yıllık yüzde 20 oranında büyürken kalitesini de pekiştirdi. Önceleri yanlış stratejiler dolayısıyla oluşan olumsuz bir Türk malı imajı vardı fakat artık bu sorun aşılıyor. Türk makinelerine dair kalite algısı gün geçtikçe olumlu yönde değişiyor. Ancak bazı kötü örnekler sebebiyle hala istenilen seviyeye ulaşmış değil. Ayrıca kalifiye işgücü teminindeki sıkıntılar ve Ar-Ge’ye gerekli önemin verilmeyişi de makine sektörünün diğer sorunları arasında. Makine imalat sektörü, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizin sanayileşmesinin de itici gücü. Birçok ülkede olduğu gibi, Türkiye’de de makine imalatçılarının büyük çoğunluğu KOBİ işletmesi niteliğinde. Ülkemizin makinecileri, her türlü parçayla aksamı yüksek kalitede ve rekabet edebilir fiyatlarda üretebiliyor. Çalışmalarımızda yerli girdi oranı ise yüzde 70 düzeyine ulaşmış durumda.
Firmanız açısından 2015 yılı nasıl geçti ve 2016 yılına dair beklentileriniz nedir?
2008 yılından bu yana dünya ekonomisinde yaşanan durağanlık, etkisini hala yitirmiş değil. 2016’nın bu durağanlığın etkisinin azalacağı bir yıl olmasını ümit ediyor ve çalışmalarımızı bu doğrultuda hız vermeye çalışıyoruz. 2015, işletmemiz açısından birçok konuda en yüksek değerlere ulaştığımız bir yıl oldu. Fakat aynı zamanda 2015 yılı içerisinde yoğunlaşan bölgemizdeki siyasi belirsizlik Ortadoğu’ya yönelik satışlarımızı olumsuz etkiledi. Bu sebeple daha uzak pazarlara uzanmak durumunda kaldık. Çevremizdeki bu siyasi belirsizliğin ve gerilim ortamının en kısa sürede bitmesi en büyük temennimiz.
Sektöre bakıldığında size göre en büyük problem nedir?
Bölgemizdeki tüm işletmeler, kalifiye işgücü konusunda ciddi sorunlar yaşıyor. Özellikle orta düzey yönetici (departman yöneticisi) ve teknik eleman (teknisyen, tekniker, operatör, vb) istihdamında yaşanan bu darboğaz, yatırım yapan işletmelerin önündeki en büyük engellerden biri. Bölgemizdeki işgücünün niteliğini geliştirmek amacıyla mesleki eğitimlerin içerik ve kapsamı geliştirilmelidir. Endüstri meslek liseleri, teknik liseler, meslek yüksekokulları ve üniversitelerin mühendislik eğitimi veren branşlarında, sanayiye daha çabuk entegre olabilecek, teorik bilgi yanında el becerisi ve yetkinliği yüksek işgücü için, işletmelerde daha fazla zaman geçirilecek şekilde eğitimler planlanmalıdır. Ülkemizde ve bölgemizde değişen jeostratejik dengelerin önümüzdeki en büyük problem olduğunu düşünüyorum. Ayrıca sektörde aranan ve ihalelerde de gerek şart olarak istenen bir takım sertifikasyonlar (Tip Testler, TÜV Belgeleri, TSE Standartları vb.) ciddi maliyetlere neden oluyor. Bu tür sertifikasyonların temininde daha uygun şartların sağlanması rekabet açısından avantaj sağlayacağı gibi, ilk yatırımlar sonrasındaki iş bitirme yeterliliğine de sahip olmak açısından önem taşıyor. İşletmelere sağlanan finansal destek ve krediler çeşitlendirilmeli ve bu teşviklerdeki prosedürler basitleştirilmelidir. Devletin işletmelere sağladığı Ar-Ge destekleri çeşitlendirilerek desteklenmeli, yenilikler ve yenilikçi fikirler cazip hale getirilmelidir.